CED Kış 2021 Faaliyet Raporu

 

CED 2021 KIŞ FAALİYET RAPORU

A. ULUSLARARASI GENÇ SOSYAL BİLİMCİLER KONFERANSI (ICYSS)

2022 yılında beşincisi düzenlenecek olan Uluslararası Genç Sosyal Bilimciler Konferansı için projelerin değerlendirme süreci tamamlanmıştır. Değerli projelerini bizlerle paylaşarak sürece katkı sağlayan tüm katılımcılara teşekkür ederiz.

 

B. ÇEVRİMİÇİ SEMİNERLER

  1. Moderatörlüğünü derneğimiz yönetim kurulu üyesi Engin Kahyaoğlu’nun yaptığı derneğimiz yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Semra Günay Aktaş İstanbul Coğrafya Öğretmenleri ile 15 Şubat 2022/Salı akşamı “Gıda Coğrafyası” konulu söyleşide buluştu.

 

2. Derneğimiz yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Semra Günay Aktaş 26 Aralık Pazar saat 20.30’da Denizli coğrafya öğretmenlerinin konuğu olarak Gıda Coğrafyası üzerine söyleşi gerçekleştirdi.

 

C. AB PROJE YAZMA EĞİTİMİ

Derneğimiz üyelerine yönelik ücretsiz faaliyetlerimiz AB projesi yazma eğitimi ile devam ediyor. Derneğimize üye olarak sizler de buna benzer faaliyetlerden yararlanabilirsiniz.

Gökdelenlerin Gölgesinde Singapur

 

GÖKDELENLERİN GÖLGESİNDE SİNGAPUR

Murat ÇOKSEYREK
Çukurova Toroslar Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni

 

Bir ülke düşünün!

Tarım yapacak toprağı yok…

İğneden ipliğe her şeyi ithal etmekte …

Doğal kaynakları son derece sınırlı, yer altı kaynakları yok…

Fakat kişi başı milli gelir 50.000 dolar.

Bangkok’tan yaklaşık 1,5 saatlik  Tiger Airlines ile gerçekleştirdiğimiz uçuş sonrası mercan adaları manzarasıyla  Singapur’a  Changi  Havalimanına iniş gerçekleştiriyoruz.  İlk dikkatimi çeken ülkede doğal bir yükseltinin olmaması   Havalimanı son derece modern ve ülkenin yüzölçümü ile kıyasladığımızda oldukça büyük,  Singapur,  Avustralya ve Yeni Zelanda’ya yapılan uçuşlarda önemli bir aktarma noktası.

Havalimanından bizi alan Çinli rehberin eşliğinde Singapur’u gezerken Singapur’a “Ülke” demek yerine “Şehir” Devleti demenin daha yerinde bir kavram olacağının farkına varıyorum. Singapur tek şehirden meydana gelmiş bir ülke.  Havalimanından kalacağımız otele kadar yaptığımız yolculuk Singapur’un modern,  güvenli, yaşanılabilir,temiz yüzünü, gelişmişlik seviyesini  gözler önüne seriyor.

 Singapur’u rehberimizden dinleyelim;

— “Tarım yapacak toprağımız yok, yer altı kaynağımız yok, her şeyi ithal etmekteyiz.  Fakat çok zenginiz ve Singapur’un çözemeyeceğimiz sorunu yoktur”.

 Ülkesiyle övünen Çinli rehberi   Singapur’u gezerken anlıyoruz.

Uzak doğunun önemli bir liman ve havayolu bağlantısına sahip Singapur’un zenginlik kaynağını Ticaret oluşturmakta. 

Aklınıza gelebilecek çok uluslu şirket ve dünya ölçeğindeki banka ve sigorta şirketlerinin temsilcilikleri, finans kuruluşları Singapur’u adeta dev bir ticaret üssü haline çevirmiş.  Zenginlikleriyle  övünmelerinin altında işte bu gerçeklik yatıyor…

Altının ons fiyatının dünya borsalarınca Singapur saati ile belirtilmekte, çünkü ülke aynı zamanda önemli altın depolama bölgesi bunda Singapur Hükümetinin  altın üzerinden satış vergisini kaldırması etkili olmuş.

Singapur şu anda 550 milyar dolara ev sahipliği yapan dev bir finans merkezi, ne diyelim darısı İSTANBUL’un  başına….

—-“Cebinizde uyuşturucu madde  var ise hemen yok edin”  Çünkü Singapur’da uyuşturucu kullanmanın cezası çok ağırdır”.

—- “Dünyada gecekondusu  olmayan ” varoş”  “getto” gibi yerleşimin olmadığı tek ülkedir Singapurdur”.

—-Sokakta sakız çiğnemenin , kirli arabayla gezmenin ,  yasaklandığı bir ülkede geziyorsunuz.

— Nüfusun büyük çoğunluğunu Çinlilerin oluşturduğu Singapur’da  Malaylar, Hintliler yaşamakta  ülkede Budist Tapınağı ile Hindu Tapınağını ve   İslam Camisini  yan yana görebilirsiniz. Singapur devleti tüm dinlere eşit mesafededir. Hiç bir dini cemaati desteklemez. İnsanlar burada dinlerini özgürce yaşar veya hiç bir dine mensup olmayabilir. Ülkemizde Laiklik esasları  çok önemlidir.

Rehberimizin bu anlatımlarından sonra Singapur’da gezilecek yerleri sıralayalım.

SİNGAPUR’UN SİMGESİ: MARİNA BAY SANDS

Singapur’un simgesi haline gelen  dev otel. Yaklaşık 200 metre uzunluktaki 3 gökdelenin üzerine yatay konumda yerleştirilmiş  casino otel. Dünya inşaat sektöründe yeni bir anlayışın ürünü  olarak ilk kez ortaya çıkmış. Harika bir şehir manzarasına sahip, 7 bin çalışanı ve 2.560 odasıyla adeta minik bir şehir. Singapur’un popüler eğlence mekanları, lüks restoranları  burada.

Otelin inşası 5 milyar dolara mal olmuş ama ilk yıl 2 milyar dolar kazanarak bir rekor kırmış. Gökdelene çıkıp şehir manzarasını izlemek 30 Singapur doları yaklaşık 50 tl.  (www.marinabaysands.com)

SİNGAPUR GÖKDELENLERİ:

Singapur Nehir şehri ortadan ikiye ayırıyor ve nehrin iki yakasında da hayat neredeyse hiç durmuyor. Nehrin denizle birleştiği noktada, Singapur’a giden herkesin silüetinde en az bir fotoğraf çektirdiği, ‘’Singapore Skyscrapers’’ (Singapur Gökdelenleri) manzarası karşınıza çıkıyor. Merlion parkından bu manzarayı fotoğraflayabilir, şehrin sembolü olan, vücudu balık, kafası aslan olan Merlion Heykeli’nin önünde hatıra fotoğrafı çektirebilirsiniz.Singapur’a Aslanlar şehri demek mümkün, Şehrin simgesi ASLAN heykellerine parkların yanı sıra hediyelik eşyaların bir çoğunda  aslan figürüne rastlamak mümkün.

Singapur, Ekvator’un 145 k.m. kuzeyinde, (Güney Yarım Küreye geçme hayalim böylece başka bir geziye kalmış oluyor). Tropikal iklime sahip bir ülke hava durumu anlık değişebiliyor, birden bire güneş açıp hava aniden kapalı olabiliyor, kısa bir yağmur geçişi yaşanabiliyor.Bu alanda fotoğraf çekilirken bir kaç kez havanın değiştiğine tanık oldum.

SENTOSA ADASI:

Sentosa Adası, tam bir aktivite ve eğlence  adası. Adaya ulaşım için, teleferik, otobüs kullanılabilir. Adada, teleferik turu,  go car,  5D sinema etkinliklerine katılabilir. Dev akvaryum ziyaret edilebilir.Ada içerisinde bulunan Singapur tarihinin anlatıldığı bal mumu heykel müzesini ziyaret edebilirsiniz.

Sentosa Adasında sadece bir gününüzü ayırıp gezeceğiniz, bir örneği sadece A.B.D’de bulunan Universal Studios’u gezip farklı bir  eğlence deneyimi yaşayabilirsiniz.

Sentosa  Adası teleferik turu.

Singapur tarihi ve kültürünün  bal mumu heykellerle anlatıldığı müze ziyareti.

Singapur’da İngiliz etkisini  her alanda görmek mümkün. Bir diğer İngiliz kolonisi olan Hong Kong gibi burada da trafik soldan akıyor.

Singapur, İngiliz kolonisi olarak kurulmuş ilginç olan İngilizleri sömürgeci değil de barış getiren bir devlet olarak lanse etmeleri.

Müslümanların Ramazan Bayramı.

ORCHARD ROAD( ORKİDE CADDESİ):

Adım başı yüksek katlı alışveriş merkezlerinde dünyaca ünlü markaların mağazaları mevcut,  Paris’te  chamchapms elsysess ( şanzelize cd.) den  daha modern, daha temiz, daha güvenli .Alış veriş çılgını kadınların mutlaka görmesi gereken Orchard Road. (Orkide Caddesi).

Singapur’un simgesi haline gelen ve ünlü mağazalarla dolu alışveriş merkezlerini barındıran meşhur  caddenin adı Orchard Road. (Orkide Caddesi) Bu cadde üzerinde  alış veriş yapılmasa da baştan sona yürüyüş yapmak, sokak müzisyenlerini ve gösterilerini izlemek bile insana keyif veriyor. Orkide Bahçesi de ziyaret edilebilecek bir diğer seçenek.

SİNGAPUR  NIGHT  SAFARI  (SİNGAPUR GECE  SAFARİSİ)

Bir akşamınızı ayırmanıza değecek bir aktivite. Bir traktörün arkasına bağlanan römorklarda oturarak, rehber anlatımı eşliğinde, hayvanları doğal ortamlarında gözlemleyebileceğiniz 45 dakikalık bir tur atıyorsunuz. Kaplanlar, aslanlar ve daha bir çok hayvan, çok yakınınızda dolaşıyor.  

 SİNGAPUR FLYER

Dünyanın en büyük dönme dolabı ve Singapur’daki en keyifli aktivitelerden biri. 165 m yüksekliğindeki bu dönme dolapta bulunan 28 adet kapsülden birinde, 37 dakika sürecek olan turu gerçekleştirebilir ve görüş mesafesi elverdiği taktirde 45 km mesafeyi gözlemleyebilirsiniz.

 

SİNGAPUR  EĞLENCE HAYATI:

Singapurda hayat 24 saat devam ediyor. Değişik temalı  bir çok cafe-bar var. ‘’The Clinic’’ isimli gece klübü, bunlardan sadece biri. Aydınlatmalar ameliyathane lambası, koltuklar sakat arabası, şişeler serum şişesi olunca tabii ki garsonlar da hemşire ve doktor oluyorlar. http://www.youtube.com/watch?v=dUn-jG3mi_g 

 

Singapur anlatmayla bitecek gibi değil biraz da fotoğraflarla anlatalım….

Merlion Heykeli


 Merlion Meydanı

Singapur’da Çin Buda Tapınağı

 

İneklerden anlaşılacağı üzere Bir Hindu tapınağı içeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için çekemedim, içeriye ayakkabılarımızı çıkarıp girebildik, Buda ve Hint tapınaklarına kısa eteklerle girilmesine izin verilmiyor genelde…

Hindu tapınağı dışarıdan görünüş…

Toprak çok değerli, devlet bina yaparak halkı burada barındırıyor, Dünyanın devlet tarafından yapılan en iyi konutları burada balkon yok ve çamaşır kurutmak önemli bir sorun burada:))

Gökdelenler arası ulaşım teleferiklerle sağlanıyor, çok düzenli bir alt yapı sistemleri var, ulaşım sıkıntılı biraz ama ana yolları şehrin dışından geçirerek  ve teleferiklerle bir nebze çözüm bulmuşa benziyorlar….

Çin takviminde  2012 yılı ejderha yeni yılı idi.  Ve şehrin her yanı ejderhalarla süslenmişti….

Bir başka gezide görüşmek üzere SEYAHATLE KALIN….

Proje Tabanlı Coğrafya Eğitiminde Bilgisayar Oyunlarının Kullanımı

 

Proje Tabanlı Coğrafya Eğitiminde Bilgisayar Oyunlarının Kullanımı: Cities Skylines

Tolga ELDURMAZ
Hisar Okulları Coğrafya Öğretmeni

  1. Giriş

İnsanlar hayata gözlerini açtığı andan itibaren oyunlarla yaşadığı dünyayı kavramaya çalışır. Oyun, insanların yeryüzünde var olduğundan beri her çağda ve her yerde eğitim ve gelişim açısından varlığını sürdürmüş önemli bir etkinliktir (Gülüm ve Torun, 2009). İnsanlığın ortaya çıktığı ilkel zamanlardan günümüze kadar her türlü oyun bir çocuğun gerek bedensel gerekse zihinsel gelişiminde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. İnsanların yanı sıra pek çok hayvanın yavrusu tırmanmayı, kazmayı, yüzmeyi, avlanmayı, yani temek hayatta kalma becerilerini kardeşleri ya da ebeveynleri ile oynadıkları oyunlar ile öğrenirler.  Oyunlar üzerine ilk akademik çalışmalara imza atanlardan biri olan Huizinga (1955) insanların kendilerini hayata hazırlamak için gerçekleştirdiği bir öğrenme eylemi olarak tanımladığı oyunlar Türkçe sözlükte “Vakit geçirmeye yarayan belli kuralları olan eğlence.” şeklinde tanımlanmıştır (Şaşmaz Ören ve Erduran Avcı, 2004). Oyunlar her ne kadar eğlence ve pratik yapma amaçlı olduğu düşünülse de bugün oyunlar pek çok farklı alanda pek çok farklı amaca hizmet etmektedir. Sağlıktan pazarlamaya, reklamcılıktan terapilere kadar pek çok alanda hedef kitlelerin yaş gruplarına uygun şekilde oyun, oyunlaştırma ve dijital oyun kullanımı gitgide yaygınlaşmaktadır. Bu alanlardan bir tanesi de eğitimdir. Oyun çeşitli zorluklar içeren, arka planında kuvvetli bir takım çalışması, strateji geliştirme ve motor becerilerini zorlayan karmaşık bir etkinlik bütünüdür (​​Özkan ve Samur, 2017). Oyun, bireylere gruplayabilme, analiz yapabilme, hipotezler oluşturabilme, senteze varabilme, problem çözebilme gibi zihinsel becerilerin kazandırılması için son derece uygun bir ortam hazırlar (Gülüm ve Torun, 2009). Bu nedenle özellikle son yıllarda oyunların ve oyunlaştırma çalışmalarının eğitimde kullanılmasına yönelik teorik ve pratik çalışmalar, örnek ders tasarımları yapılmaktadır. Özellikle Covid19 pandemisi esnasında okulların fiziksel olarak kapatılıp çevrimiçi ve asenkron derslerle verilen eğitim esnasında dijital oyunların ve oyunlaştırma araçlarının derslerde kullanılması yaygınlaşmış, bu konuda ülkemizde ve dünya genelinde eğitsel oyun tasarımına yönelik öğretmen eğitimleri yaygınlaşmıştır.

Günümüzde özellikle sokaklardaki trafik yoğunluğu, park ve bahçeleri erişim imkanları, güvenlik endişeleri, ebeveynlerin çalışma hayatındaki mesaisi ve teknolojik gelişmeler oyunların dijital platformlara taşınmasına neden olmuştur. Pek çok çocuk dijital oyunlarla zaman ve stres yönetimi, takım çalışması, strateji geliştirebilme, ince motor becerileri, el – göz koordinasyonu sağlama gibi becerileri dijital oyunlar ile sağlayabilmekte ve akranları ile sosyalleşebilmektedir. Buna karşın özellikle dijital oyunlar ekran bağımlılığı süresi, oyun içi satın alma bağımlılığı, oyunlar içerisindeki öfke, şiddet, cinsellik unsurlarının bulunması gibi sebeplerden dolayı pek çok eğitimci tarafından da mesafeyle yaklaşılmaktadır. Oyun bağımlılığına bağlı olarak okul içinde asosyalleşme, akademik başarıdaki düşüş dijital oyunlara yönelik olumsuz tutumu öğretmen ve veli nezdinde güçlendirmektedir.

Bu yazıda coğrafya derslerinde öğretmen gözetiminde dijital oyunların nasıl olumlu bir şekilde kullanılabileceği açıklanmaktadır. Cities Skylines isimli şehir kurma oyununun bir ders materyali ve proje geliştirme aracı olarak nasıl kullanılabileceğine dair bir oyun tanıtımı yapılmış; oyunun derste nasıl kullanılabileceğine yönelik örneklere ve oyunun avantaj – dezavantajlarının değerlendirmesine yer verilmiştir.

  1. Cities Skylines

Cities Skylines isimli oyun ünlü strateji ve simülasyon oyunları üreten İsveç merkezli Paradox isimli oyun şirketinin geliştirdiği, çok kapsamlı bir şehir kurma oyundur. Oyunun temel amacı bir mahalle olarak başlattığınız yerleşimi mümkün mertebe büyüterek ekonomi – sosyokültürel hayat – çevre üçgeni içerisinde sürdürülebilir halde tutmaktır. Cities Skylines ana oyuna bağlı 22 DLC (ek paket/mod) ile çalışan bir şehir simülasyonu olarak ortaöğretim düzeyindeki coğrafya eğitimine yönelik hazırlanmış pek çok kazanımın verilmesi, proje oluşturulması ve ölçme – değerlendirme yapılmasına imkan tanıyan dijital bir ders materyali olarak kullanıma uygundur.

Görsel 1. Cities Skylines oyun kapağı

Oyunun coğrafya dersi özelinde ilk avantajı şehri farklı klimatik, jeomorfolojik ve hidrolojik özellikler içeren onlarca oyun içi ve yüzlerce kullanıcılar tarafından geliştirilmiş özgün haritada kurulabiliyor olmasıdır. Bu doğal şartlardaki farklılık şehrin gelişimini olumlu ya da olumsuz etkileyerek şehrin yapısını ve fonksiyonunun şekillenmesinde önemli bir oynamaktadır. Bu haritalara ek olarak gerçek şehir haritaları ve ülkelere yönelik hazırlanmış fiziki haritalar da 3 boyutlu bir harita olarak kullanıma oldukça elverişlidir. Bunun yanı sıra oyun içerisinde ulaşım, doğal afetler, sanayileşme, enerji üretimi, atık yönetimi gibi pek çok farklı başlık altında derslerde materyal olarak kullanılabilecek fonksiyon yer almaktadır.

  • Enerji Üretimi

Oyun içerisinde nüfusa ve sanayi alanlarına bağlı olarak enerji talebi değişkenlik göstermektedir. Bu talebin karşılanması için oyun içerisinde kömürle çalışan termik santral, güneş panelleri, rüzgar türbinleri, nükleer santral, baraj, dalga enerjisi türbini, jeotermal enerji gibi çok sayıda farklı enerji üretim merkezi bulunmaktadır. Bu tesisler haritanın doğal çevre özelliklerine göre şekillenmektedir. Örneğin oyuncu şehrinde her istediği yere rüzgar türbini kuramamaktadır. Haritada rüzgar esiş hızı değişkenlik göstermekte dağlık araziler ile kıyı bölgelerinde maksimum verim ile enerji üretilmektedir. Ayrıca rüzgar türbinin neden olduğu ses oyun içerisinde yer almakta, şehriniz rüzgar türbinlerine doğru genişlerse halkın gürültü kirliliğine karşı isyan etmesine neden olmaktadır. Bunun yanı sıra yağmurlu ve sisli olan tropikal bölge haritalarında çoğu zaman güneş panelleri elektrik üretmeyerek şehrinizin enerjisiz kalmasına, sanayi ve ulaşımın durarak şehrinizden göç edildiğini göreceksinizdir. Enerji üretimiyle ilgili bir başka örnek tesislerin neden olduğu kirlilik üzerinden verilebilir. Özellikle kömürle çalışan termik santraller ile nükleer tesisler halkın tepkisini çekmekte, özellikle fosil yakıt kullanan tesislerin ciddi hava kirliliğine neden olduğu, çevrede hastalıkların arttığı, bitki örtüsünün yavaş yavaş yok olduğunu göreceksinizdir.

Görsel 2. Oyun içi nükleer santral

  • Atık Yönetimi

Oyunda şehrin sürdürülebilirliğinde en önemli rolü oynayan unsurlardan birisi atık yönetimidir. Oyun içinde şehrin katı atıkları vahşi depolama, yakarak imha, enerji üretimi ve geri dönüşüm ile yönetilmektedir. Katı atık yönetiminin her türlüsü oyun içerisinde kirliliğe neden olsa da geri dönüşüm en az zararı verirken vahşi depolama ve doğrudan yakma uygulamaları en fazla zararı vermektedir. Ayrıca oyunda şehrin eğitim seviyesi arttıkça atık üretimi azalma eğilimi göstermektedir.

Katı atıkların yanı sıra oyunda ciddi bir sıvı atık sorunu vardır. Bu atıklar olduğu gibi su kaynaklarına boşaltılabilmekte ya da arıtma tesislerinde değerlendirilerek tekrar şebeke suyu olarak kullanılabilmektedir. Özellikle doğrudan su kaynaklarına atıkların boşaltılması durumunda bu kirlilik akıntının yönü ve şiddeti doğrultusunda dağılabilmekte ya da daha geniş alanları etkileyebilmektedir. Böyle bir durumda şehrin su pompalarının kirli suyu çekmesi şehir içerisinde salgın hastalıkların oluşmasına neden olmakta, toplu ölümlerle nüfus kaybını doğurmaktadır. Ayrıca su kaynağındaki balıkçılık faaliyetleri de olumsuz etkilenmektedir.

Görsel 3. Oyun içerisinde su kirliliği

  • Endüstriyel Üretim

Oyun içerisinde doğrudan karışık sanayi tesisleri olduğu gibi “Industries” DLC paketiyle birlikte tarım, hayvancılık, madencilik, petrol ve doğal gaz üretimi yapılan sanayi tesisleri mevcuttur. Ayrıca bu tesislerden üretilen ham maddeleri işleyerek yarı mamul madde ve ağır sanayi tesisleri geliştirmek mümkündür. Doğal kaynak – ekonomi ilişkisi içerisinde üretim – tüketim – dağıtım süreçlerinin anlatılması açısından oyunun bu özelliği oldukça işlevseldir. Ayrıca sanayinin neden olduğu ekonomik kalkınma, çevre kirliliği, kaynak tüketimi ve toplumsal sorunlar oyun içerisinde somut olarak deneyimlenebilmektedir. Ayrıca ulaşım araçlarının dahil olduğu “Mass Transite” DLC paketiyle sanayi tesislerine entegre demir yolu ulaşımı ve deniz yolu ulaşımı ağı inşa edilebilmekte, eksik kaynaklar ithal edilebilirken üretim fazlası ürünler ihracat yoluyla dışarıya satılabilmektedir. Bu sayede ticaret ve ekonomi politikalarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılabilmektedir.

Görsel 4. Oyun içi bir sanayi bölgesinin görünümü

  • Turizm

Oyun içerisinde demir yolu, kara yolu, deniz yolu ve hava yolu ile çok sayıda turist ağırlanabilmektedir. Bunun için şehrinizde ilgi çekici doğal ve beşeri unsurlar bulunması gerekmektedir. Soğuk iklim bölgelerinin bulunduğu şehirlerde kış sporlarına yönelik park ve tesisler yapılabildiği gibi tropikal ve ılıman bölgelerde deniz turizmine yönelik tesisler kurmak mümkündür. Ayrıca anıtlar, parklar, stadyumlar, tarihi eserler, konser alanları gibi alanlar turistlerin şehrinize gelerek ekonominize pozitif etkide bulunması mümkündür. Oyun içerisindeki kaplıca ve saunalar sayesinde sağlık turizmi, safari parklar ve yerleşimden uzak alanlara yürüyüş yolları inşa ederek ekoturizm faaliyetleri yürütülebilmektedir.

Görsel 5. Şehir içerisinde turistlerin yoğunlaştığı bir lunapark örneği

  • Arazi Planlama

Oyun içerisinde çeşitli araçlar kullanılarak arazi eğimi artırılabilmekte ya da azaltılabilmektedir. Bu araçlar kullanılarak kıyı dolguları yapılabilmekte, akarsu yatağı değiştirilebilmektedir. Bu araçlar kullanılarak arazi planlama projeleri yapılabilmektedir. Ayrıca oyunun temel amacı şehir yönetiminden bağımsız bir şekilde bu araçlar kullanılarak artırılmış gerçeklik destekli kum havuzu gibi kullanılabilmekte, yer şekilleri oluşturularak izohipsleri çıkarılabilmektedir.

Görsel 6. Oyunun “terrain” modunda arazinin çıkarılan izohips eğrileri

  • Doğal Afetler

Oyunun “Natural Disasters” DLC paketi ile şehrinizi çeşitli doğal afetlere maruz bırakabilirsiniz. Hortum, orman yangınları, obruk oluşumu, tsunami, deprem, sel ve taşkın gibi afetlere yönelik şehir planlaması geliştirilebilir ya da afetlerin beşeri ve ekonomik yaşama yönelik olumsuz etkilerinin simülasyonu yapılabilmektedir.

Görsel 7. Tsunami yaşanan bir şehir

  1. Sonuç ve Öneriler

Cities Skylines öğretmenin de yaratıcılığına bağlı olarak çeşitli coğrafya kazanımlarına uygun şekilde öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenmesini sağlayabilmektedir. Ayrıca öğretmenin bir sunum materyali olarak kullanabileceği, kendi içeriklerini oluşturmaya uygundur. Oyun kullanılarak teknoloji ile ilişkisi güçlü, dijital oyunları seven Z kuşağı öğrencilerinin ders ve okul motivasyonunu yükseltmek mümkündür. Bu oyun sayesinde deneyimlenmesi mümkün olmayan, maket tasarımı mümkün olmayan konularda defalarca tekrarlanabilecek simülasyonlar yapılabilmektedir. Ayrıca önceden öğretmenin oluşturduğu çevre kirliliği, atık yönetimi, trafik, sel ve taşkınlar gibi farklı konularda hazırlanan riskli ya da sorunlu şehirler oyun içerisinde save dosyası oluşturularak bu dosyanın öğrencilere gönderilmesi sayesinde bir ödev, bir ölçme – değerlendirme çalışması olarak kullanılabilmektedir. Öğrenci teorik olarak değil doğrudan uygulamada sorunu çözerek sorunun çözümünü anlatan bir sunum ile proje geliştirebilmektedir.

 

Kaynakça

Gülüm, K. ve Torun, F. (2009). Oyun ve Etkinliklerle Coğrafya Eğitimi. Ankara: Arı Yayıncılık. 

Huizinga, J. (1955). Homo Ludens: A Study of the Play Element in Culture. The Beacon Press: Boston.

Özkan, Z. Ve Samur, Y. (2017). Oyunlaştırma Yönteminin Öğrencilerin Motivasyonları Üzerine Etkisi. Ege Eğitim Dergisi, Sayı: 18 (2), Sayfa: 857 – 886. Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/379582  

Şaşmaz Ören, F. ve Erduran Avcı, D. (2004). Eğitimsel Oyunla Öğretimin Fen Bilgisi Dersi “Güneş Sistemi ve Gezegenler” Konusunda Akademik Başarıya Etkisi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 18, Sayfa: 67 – 76. Erişim Adresi: https://arastirmax.com/tr/system/files/1066/uvt_46022.pdf 

​​

Bir Tabloyla Düşünmek Ukrayna’yı

 

BİR TABLOYLA DÜŞÜNMEK UKRAYNA’YI

TEVFİK TAŞ
Atlas Dergisi Editörü

Kanla silmek insanların, kentlerin, yolların yüzünü. Başkası saymayı öğrendiğin halkların kanını kendi esenlik kaynağın bilmek ve bunun üzerine bir yaşam kurmak… Silahlar, araçlar geliştirmek, ordular beslemek…

Buna biz, hepimiz dünyadaki bütün emekçiler zorunlu olarak katılıyoruz; en masumumuz vergi ödeyerek katılıyor…

Savaş diyoruz sonuçlarının adına. Ortak sözcük oluyor hazinemizde. Ölümler başlayınca ağlamanın ortaklığı gibi…

Birden oluyor sanıyoruz.

Bir nedenle, bir kararla başlıyor zannediyoruz.

Öyle eğitiliyor zihnimiz.

Oysa usulca. İç içeyken başlıyor. Isındıkça, ısındıkça uyuşup suyun kaynama aşamasını hissetmeyeceğimiz bir ritimle, sessiz gürültülerle işliyor.

***

Bu işleyiş birbirine ve onları şekillendiren politik sistemlere bağlanan; birbirini yeniden üreten politik gruplar yaratıyor.

Milliyetçilik, ayrımcılık, ırkçılık, faşizm gibi.

Emek, ortaklaşa yaşamak, mazlumluk gibi kavramların taraftarları, yukarıdakiler gibi mevcut düzenin olanaklarıyla değil de bu olanaklara karşı örgütlenmeye çalıştıkları için ortak yanları da daha çok yukarıdaki benzeşenlerin saldırı zamanlarında görünür oluyor.

Bu da aslında bu dünyayı etkileyecek ortak yanlarının hak ettiği merhaleye gelmediğini düşündürüyor.

Bertolt Brecht’i izleyerek özetlersem: İyiler iyi oldukları için değil, örgütsüz ve zayıf oldukları için faşizm, ayrımcılık, cinsiyetçilik gibi insan icatlarının ortak pek çok noktasını unutup unutup yeniden öğreniyor… Çünkü, iyiler, masumlar zayıf olduğu için yenilmemiş hissetse bile her gün yeniliyor…

Faşizm, Irkçılık, ayrımcılık her şeyden önce birbirlerinden doğuyor; yaşayabildikleri topraklarda handiyse ara vermeden birbirlerini büyütüyorlar. Bir diğer benzeşenleri de doğup nüfuz edebildikleri coğrafyalarda kolayca silinmiyor olmalarıdır. Uyuyor, yokmuş gibi yapıyor- lakin neredeyse silinemiyor. Faşizmi iliklerine kadar yaşamış Avrupa’nın pek çok ülkesi günümüzde de bunu görebileceğimiz birer laboratuvar gibidir…

***

Çok insanın ve ailenin yaşamı, çok sanatçının gençliği ve eserleri faşizmin, ırkçılık ve ayrımcılığın acıyla, ölümler ve iteklemelerle doldurduğu birer Günlük gibidir.

Belarus lehçesindeki söylenişiyle Moishe Zakharovich Shagal bunlardan biridir, desem isim, erbabı olmayanlar için pek de bir şey ifade etmez.

Fakat,  Marc Chagall desem durum epeyce değişir.

En azından bir kısmımızın aklına gökyüzünde sarılıp uyuyan aşıklar, horozlara, keçilere binip kaçmayı ya da kavuşmayı hayal eden sevdalılar, düşsel çiçek öbeklerinde, yer çekimine inat edercesine göklerde, çatılarda sevişip uyuyakalmış çiftler gelebilir.

***

WAR, 1964 – 1966 – Marc Chagall

Şimdi onun başka bir tablosuna bakarak, bugünkü savaşın coğrafyasını yeniden düşünüyorum. Günümüz için savaşın handiyse basit bir tasviri duruyor karşımızda. Günümüz için basit çünkü; sinema, kitle iletişim araçları bunun katmerlisini, ayrıntılarıyla günün her anı gösteriyor…

Bir köy var arkada. Büyük mü küçük mü olduğunu yananlara bakarak söylemek zor. Yangının dilleriyle, dehşetiyle çırılçıplak bıraktığı ve yakaladığı insan mahşeri bize bakıyor. Ancak yola düşmüş olanlar, savaşlardan arta kalabilen ezeli ve ebedi kurbanlardan söz açmamıza olanak veriyor.

Yoksullar.

Sefil bir araba, sürüklenen kılıksız insancıklar. Ölülerine son bir kez bakabilmek, dokunabilmek için yolun kıyısında durakalmış olanlar… Ata benzeyen hayvanın üzerinde ağlayarak sevdiklerini arayanlar…

Chagall, 2. Dünya Savaşı’nda yakılıp yıkılan küçük yerleşimleri ya da Vitebsk’i temsil edebilecek bir yeri canlandırmış aklının derinlerinde.

***

Ressam bugün Ukrayna Rus Savaşı’nın bir parçası olan Belarus’ta, Vitebsk kenti yakınlarındaki Liozno’da, 7 Temmuz 1887’de doğdu. O zamanki Rus İmparatorluğu’na bağlı Beyaz Rusya’nın bir parçası olan Vitebsk, nüfusunun yarısı Yahudi olan küçük bir kasabaydı.

Chagall da balık ticareti yapan küçük esnaf Yahudi bir ailenin çocuğudur.

Chagall, 1906’da, bir yerel ressam olan Yehuda Pen’in yanında resme başladı. 1907’de Peterburg’a taşındı. Ne ki, Petersburg o yıllarda Yahudilerin ancak özel izinle kalabildikleri bir kenttir. Bu, bir halk için hiç de kolay değildir.

Zaten Yahudi nüfusun büyük çoğunluğu da Moskova’yı, Petersburg’u terk etmiştir. Buna rağmen Chagall 1910 yılına kadar kalabilmiş… Dahası aileyi ziyarete gidip gelişlerinde Bella’ya âşık olmuş…

1910’da hem Yahudilere fena muameleden bezdiği için hem de başka sanat çevreleriyle tanışmak umuduyla Paris’e taşındı. Ancak Paris’te çok kalamadı.  Chagall, güzel bir çocukluk geçirdiği kır-kasaba karışımı yaşamı özlemek, Fransızca bilmediği için, kapsayıcı bir çevre bulamamak gibi nedenlerle Vitebsk’e döndü.

***

Savaş tablosu, bir coğrafyayı açık seçik betimlemiyor. Ancak dünyanın bir kasabasıyla, dünyanın başına gelenleri düşündürebiliyor.

Bugün, Ukrayna ya da Belarus dünyanın küçük bir köyünden başka nedir ki?

Kompozisyon apokaliptik (kutsal kitaplardan günümüz distopya sanatına gelen son felaket) manzaralarını akla getiriyor. Karakterler, Exodus’a (Tevrat’ta ve İncil’de anılan Mısır’dan Çıkış) atıfta bulunuyor.

Sağ üstte haç ve İsa’yı çağrıştıran görünüm belki de ressamın zihin dünyasına işlemiş olanların en önemli sembolü gibi. Biraz dikkatli bakınca oradaki “şeytani” figür İsa’yı da haçı da siliyor. Ancak öte yandan hem İsa’yı hem haçı; Hristiyanlığın tarihine sine sine büyümüş ıstırabı sabitliyor.

Yahudi soykırımı dahil, faşizmin bütün cinayetleriyle bir anlamda uyum içinde yaşamış 2. Dünya Savaşı döneminin kiliselerine egemen olanın, inanmış Hristiyan kılığını da kılıkları arasına ekleyenlerin zalimliklerini yeniden düşündürüyor o kesit.

Onun hemen dibinde kurtulmuş mu; yoksa bambaşka yeni ölümlere mi gideceklerini bilemezcesine yakarır, dua eder gibi dalgalanan figürler var.

Chagall’ın tablosundaki bütün içiçelikler, kıyıcılık zamanlarında kimin, kimin kelamını ve kılıklarını kullandığını anlamanın zorluklarını döndürüyor akılda. Örneğin, Tevrat’ın ve İncil’in ortak öyküsü olan Exodus’u bir de bu kıyamet burgaçlarıyla düşünmeli desem, çok mu büyütmüş olurum?

***

Bolşeviklerin 17 Ekim Sosyalist Devrimi, Paris’te kendi yurduna dönmüş olan ressamın gençliğinin büyük dönemeci oldu. Chagall, Ekim Devrimi’nde karınca kararınca aktif rol alanlardan biridir. Sosyalizm teorisi, Chagall’ın ruhani dünyasını da ressamlık yaşamını da yakından ilgilendirmektedir. Sovyet Kültür Bakanlığı, ressama Vitebsk bölgesinden sorumluluk verdi. Chagall, Vitebsk Modern Sanatlar Müzesi ve Sanat Okulu’nu kurulmasına ön ayak odu.

Gelgelelim Moskova, Petersburg gibi büyük kentlerinde sanatını yapabilmesinin koşulları pek de açık değildir.

Ressamın Yahudi hislerinden uzaklaşmaması; tablolarında Doğu Avrupa’nın ve kendi ülkesindeki Yahudi efsanelerinin, dualarının, sevme biçimlerinin iç içe geçmesi sanat dünyasına hâkim olan bürokratların pek de hoşuna gitmiyordu anlaşılan. Onları güzel bulanlar olabilirlerdi ama Yahudiceydi işte!

Bu çok tartışılan politik olgu sosyalist devrimin teorisinde çözülmüş olsa da pratik yaşamın teoriye erişmesi, teorinin, onu kullanması gereken doğru ellere geçmesi, gündelik yaşama nüfuz etmesi daima zaman alır. Chagall’ın yaşamının bu kesiti de ayrımcılığın bürokrasi içinde içten içe işlediğini düşündürüyor.

Chagall sosyalizmin ülkesinden ayrılıp yeniden Paris’e taşındı.

***

Fakat egemenlerin krizleri durmuyordu. 2. Dünya Savaşı’nın baş aktörü Hitler faşizmi Avrupa’yı ölüme gark ediyordu. 1941’de Nazi zulmünün etki alanına giren Paris de Yahudi damgası taşıyan Chagall için yaşanamaz oldu. Tehlikeli serüvenlerden geçerek ailesiyle birlikte New York’a taşındı.

***

Belarus ve çevresi bugünkü savaşta, Rus tarafında gösteriliyor. Aslında, doğrusu Putin diktası zorunlu olarak buradaki özerklikleri tanıdığını ilan ediyor. Zira, Putin bu özerk bölgelerde sosyalizme meyletmenin yükseldiğini bile bile bu özerklikleri tanıyor; çünkü buna zorunlu. Aynı Putin, yeryüzünde “nükleer savaşı da göze aldıklarını” ilan ediyor; bunu, basit bir mahalle kavgasından söz eder gibi dillendiriyor.

Dünya ne Ukraynalı ne de Belaruslu sosyalistlerin sesini duyabiliyor.

Fakat neresinden bakarsak bakalım Chagall’ın  tablosundaki bu topraklar yeniden kıyametin tam içindedir.

Bu savaşın da ekonomik açgözlülükle, güçle, emperyalist hakimiyet ilişkileriyle bağıntısını görmemek için akıldan yaya olmak gerek… Üstelik o bölgelerde yıllardır bombalamalar patlıyor, tedhişler oluyor, “düşük yoğunluklu” denen çatışmalar aralıklarla sürüyor.

Şimdi Ukrayna’nın işgalinin değerlendirildiği çok yerde, “Ukrayna’da bir Neonazi yükselişten” söz ediliyor. 2014’te ABD destekli Renkli Devrim olayları anımsatılarak “insanları binalarda diri diri yakan ve bunun hesabını vermeyecek kadar pervasız Neonaziler var” deniyor.

Lakin, Ukrayna Cumhurbaşkanı komedyen Volodimir Oleksandroviç Zelenski, bir Yahudi….

Chagall’ın Savaş tablosunun Yahudi ve Hristiyan göndermelerini yeniden anımsarsak kimin, kimin kıyafetini giydiğini anlamak hayli zor.

Bugünün yaygın medyası kimin, kime ait sayılan hangi kılığı giydiğine ilişkin sorulara yanıt bulmamızın imkânı olmaktan çok imkansızlığı oluyor.

Toplumların büyük çoğunluğuna etki eden bu belirsizlik, rastlantısal değildir. Egemen güçlerin örgütlediği bir belirsizliktir.

Bu nedenle de öğrenci, doktor, öğretmen, işçi, balıkçı ya da ressamı, müzisyeniyle cümle sanatçısıyla silahsız halklar, bütün kültürel dokusuyla Ukrayna kentleri, limanları bombaların, füzelerin “insafına” teslim…

Çünkü barış isteyen iyi insanlar örgütsüz ve zayıf.

   ***

ABD’den Fransa’ya, İngiltere’den Kudüs’e pek çok kilisenin ve Sinagog’un mimarisinde Chagall’ın vitraylarını, eserlerini görebiliriz.

Savaş, Beyaz Çarmıh, İsa’nın ıstırapları gibi eziyeti ve zulmü gösterdiği tabloları için: “böyle bir sanatçıdan bunlar nasıl çıkmış,” sorusu sıkça duyuluyor. Zira o mavinin, pembenin, incenin ressamı olarak akıllara kazınmıştır.

Diğer dehşet çağrışımlı tablolarını ayrıca irdelemek gerekir ancak Savaş tablosu, bütün öteki özellikleriyle birlikte Chagall’ın pek çok tablosundaki bir başka olgunun da anahtarıdır:

Bu tabloyu ressam 1964-66 gibi görece de olsa barışım hâkim olduğu bir dönemde yapmış,

Bir sanatçının, barış zamanı bunları düşünmesi, renklere, ışığa büründürmesi içten içe işleyen bir yaranın, kederin varlığını söylemez mi?

Anahtar kavramını biraz daha açarsak, yolumuz, Chagall’ın o harikulade sevişmeleri, kavuşmaları, kaçışları gösteren aşk tablolarında, neredeyse “daima var” dedirten o ince hüzne varır.

O mavi, açık parıltılarda dolanan yüzlerde, kaygının somurtuşu belli belirsizdir ama hep vardır. O tablolara baktıkça ben, bu ince kederde ayrımcılığa uğramış, soykırımı görmüş bir sanatçıdaki yaraların sessizce ama durmaksızın işlemesinin büyük payı olduğunu düşünmeden edemem…

Faşizmin, ırkçılığın, milliyetçiliğin, ayrımcılığın bir ortak noktası daha var: Çıkarlarına geldiğinde karşıtlarının renklerine bürünebiliyorlar. Din alıp satan, terörü varlık güvencesi sayan biri karşınıza bazen öyle bir demokrat olarak çıkıyor ki örneğin, değme sosyalistleri utandırabiliyor. Aşağıya itildiğinde sosyalistlerin söylemiyle çıkış arayan Mussolini ülkesine on yıllarca kan kusturmayı başarabiliyor.

Chagall’ın, Savaş tablosu günümüzün görsel bombardımanı karşısında “cılız” sayılır belki, ancak zalimliğin türlü donların düşündürmek bakımından olağanüstüdür…

Sıradışı Bir Deneyim: Astro-Turizm

 

SIRADIŞI BİR DENEYİM: ASTRO-TURİZM

Ahmet ÖZKARAKAYA
Anadolu Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ABD, Doktora Öğrencisi

Bazı insanlar gökyüzüne her zaman meraklı olmuşlardır. Aslında çok eski zamanlarda bu bir gereklilikti. Çünkü uygarlıklar ekim ve hasat zamanlarını, özel günleri, mevsimleri, gelgitleri ve daha birçok şeyi gökyüzünü inceleyerek, yıldızlara bakarak belirliyorlardı. Günümüzde ise bu ya bir meslek ya da bir hobi haline gelmiştir. İnsanlar yeni hobilere, buna bağlı olarak da hobilerini gerçekleştirebilecekleri alternatif turizm türlerine yönelmektedirler. Bu çerçevede, astro-turizm gibi bazı terimler hayatımıza girmiştir. Astro-turizm bir niş turizm çeşidi olarak son dönemlerde dünyada popüler hale gelmeye başlamıştır.

ASTRO-TURİZM

Astro-turizm denilince akıllarda uzaya seyahat, Mars’ta tatil yapmak gibi aktiviteler canlanıyor olabilir. Ancak astro-turizm, en azından günümüzde, bu değildir. Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği’nde (International Dark-Sky Association) kamu politikası eski direktörü olan John Barentine astro-turizmi şöyle tanımlamıştır: Astro-turizm karanlık gökyüzünü izlemeyi, gözlemevleri, bilim merkezleri gibi astronomi ile ilgili tesisleri ziyaret etmeyi içeren bir turizm faaliyetidir. Astro-turizm bu faaliyetleri ziyaretçi deneyimini de içeren doğa ile etkileşimin olduğu daha geniş bir ekoturizm anlayışıyla birleştirir (New York Times, 2018).

Kırsal turizm faaliyetleriyle birleştirildiğinde astro-turizmde asıl önemli olan gökyüzünü gözlemleyebilmektir. Gökyüzü çıplak gözle gözlemlenebileceği gibi fotoğraf makinesi, teleskop gibi çeşitli ekipmanlar kullanılarak da gözlemlenebilir. Gökyüzünü gözlemleyebilmek için de belirli koşulların sağlanması gerekir. Örneğin; gökyüzünün açık olması gerekir, bulutlu havalarda gökyüzü gözlemi yapılamaz. Rüzgâr, rakım, toz vb. koşullar da gözlem yapmayı etkileyecek diğer faktörlerden bazılarıdır. En önemli faktörlerden biri ise ışık kirliliğidir. Dolayısıyla şehirden, şehir ışıklarından uzaklaştıkça daha kaliteli gözlemler yapılabilir. Bu durum da astro-turizmi kırsal alanlara yönlendirmektedir.

ASTRO-FOTOĞRAF

İnsanlar her zaman önemli olayları, eğlendikleri zamanları, geçirdikleri güzel günleri ölümsüzleştirmek isterler. Anı ölümsüzleştirmenin yollarından biri de fotoğraftır. Profesyonel olsun ya da olmasın herkes ömründe mutlaka fotoğraf çekmiştir. Astronomiye meraklı insanların ölümsüzleştirmek istedikleri şey ise gökyüzü ile ilgili deneyimleridir. Bu sayede astro-fotoğraf nispeten yeni bir kavram olarak hayatımıza girmiştir. Astro-fotoğraf gök cisimlerinin (gezegenler, yıldızlar, ay, nebulalar, galaksiler vb.) çeşitli teknikler kullanılarak fotoğraflanmasıdır. Fotoğrafları çekebilmek için belirli ekipmanlara ihtiyaç vardır. Astro-fotoğraflar teleskopla çekilebileceği gibi sadece fotoğraf makinesiyle de çekilebilmektedir. Bu ekipmanlar pahalı ekipmanlardır ve bu durum astro-turizmi lüks bir turizm çeşidi yapmaktadır. Ayrıca, örneğin bir sokak fotoğrafı anlık çekilebilirken, bir astro-fotoğrafın çekilmesi saatler, hatta günler alabilir. Astro-fotoğraf ve astro-fotoğrafçılığın bu iki yönünü turizm açısından avantaj kabul edilebilir. Turizm faaliyetine katılacak olan turistlerin gelir düzeyleri genellikle yüksek olacak, dolayısıyla turist olarak daha fazla para harcama eğiliminde olacaklardır. Ayrıca astro-fotoğraf daha uzun sürelerde çekildiği için turistlerin konaklama süreleri artacaktır. Örneğin, Halter Bulutsusu (Dumbbell Nebula) astro-fotoğrafçı Murat SANA tarafından teleskop ve kamera yardımıyla çekilmiştir (Görsel 1). Bu fotoğrafın çekim süresi yaklaşık 26 saattir. Sadece geceleri çekim yapıldığı için fotoğrafın çekimi toplamda 5 gün sürmüştür. Dolayısıyla bu da fotoğrafçının tek bir fotoğraf için 5 gece bir yerde konaklamasını gerektirmektedir. Bu durumu turizm açısından avantaja çevirmek için astronomi festivalleri düzenlenebilir.

Görsel 1: Halter Bulutsusu / Fotoğrafçı: Murat SANA

ASTRO-TURİZM ETKİNLİKLERİ

 Şehir ışıklarından uzak, astro-turizm açısından gerekli koşulları sağlayan bir köyde astronomi festivali planlanabilir. Günübirlik olmayan bir festival yapılabilmesi için festivalin yapılacağı yerde konaklama imkânlarının sağlanması gerekir. Bu durumda konaklama, festivalin yapılacağı yerde bir kamp alanı kurulması (Görsel 2) yerel halkın kabul etmesi durumunda, kendi evlerini turistlere açmaları olmak üzere iki şekilde sağlanabilir. Evinin bir odasının pansiyon olarak kullanılmasına izin veren köy sakini buradan gelir elde edebilir. Köy halkının astro-turizmden gelir elde etmesinin başka bir yolu da yöresel yemeklerdir. Festival katılımcılarının yemek ihtiyacı köy halkının hazırladığı yöresel yemeklerle karşılanabilir.

Görsel 2: Assos / Fotoğrafçı: Murat SANA

Astro-fotoğrafçılar Güneş fotoğrafı (Görsel 3) çekmeyeceklerse fotoğraflarını gece çekmek zorundadırlar. Dolayısıyla sabahları farklı etkinlikler düzenlenebilir. Turistler köyü gezip, köyde vakit geçirebilirler. Tabii bunun için köyün de planlanması, turizm açısından en azından asgari seviyeye getirilmesi gereklidir. Köy çevresinde alternatif turizm imkânları mevcutsa turistler gündüzleri bu imkânlardan da faydalanmak isteyebilirler. Yakın çevredeki turistik mekânlara turlar düzenlenebilir. Böylece turistlerin gündüzleri yapabileceği etkinlikler çeşitlendirilmiş olur. Festivale yalnızca profesyonel astro-fotoğrafçılar katılmayacaktır. Amatör fotoğrafçılar ya da astronomiye, gökyüzüne meraklı insanlar da festivale katılabilirler. Dolayısıyla bu katılımcılara astronomi ve astro-fotoğrafçılık konusunda eğitimler verilebilir. Uzman kişilerin katılacağı konferanslar düzenlenebilir. Ayrıca festival sırasında köydeki ve civar illerdeki çocuklar/öğrenciler için gözlem etkinlikleri düzenlenebilir. Astronomiyle ilgili etkinliklerin dışında bölge halkının ve çevre illerden gelen ziyaretçilerin katılabileceği açık hava etkinlikleri ve kampçılık faaliyetleri düzenlenebilir.

Görsel 3: Güneş / Fotoğrafçı: Murat SANA

Dünyada birçok astro-turizm ve astro-fotoğrafçılık etkinlikleri yapılmaktadır. Türkiye hem konumu açısından hem de ışık kirliliği (Görsel 4-5) açısından çoğu Avrupa ülkesinden avantajlı olmasına rağmen astro-turizm etkinlikleri açısından yetersizdir. Aşağıdaki görsellerde koyu bölgeler ışık kirliliğinin az olduğu bölgeleri göstermektedir. Işık kirliliği arttıkça bölgedeki renk sırasıyla yeşile, sarıya ve kırmızıya dönmektedir.

Görsel 4: Avrupa Işık Kirliliği Haritası (Kaynak: https://www.lightpollutionmap.info)

Görsel 5: Türkiye Işık Kirliliği Haritası (Kaynak: https://www.lightpollutionmap.info)

ASTRO-TURİZMİN SAĞLAYACAĞI FAYDALAR

Festivallerin ve etkinliklerin yapılması köye birçok avantaj sağlar. En önemli avantajlardan biri turizm faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi için köyün planlanmasıdır. Bu planlama köyün bütününü kapsar. Planlamada mekânsal analizler yapılır ve analizlere göre sokaklar, evler, köy meydanı, köydeki dükkânlar, parklar, bahçeler düzenlenir. Astro-turizm faaliyetlerinin yapılabilmesi için köyün ışık kirliliğinden arındırılması gerekir. Köyün ışık kirliliğinden arındırılması hem köy halkı için elektrik tasarrufu sağlar hem de köy “Işıksız Alan” olarak tescillenerek ulusal / uluslararası düzeyde imaj kazanır. Bu sayede köyün tanınırlığı artar. Köyün ışık kirliliğinden arındırılması temiz bir gökyüzü demektir. Bu da yurtdışında yaygın olarak düzenlenen stargazing (gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler gibi gök cisimlerine bakma etkinliği) turlarının yapılmasına olanak sağlar. Köyün tanınırlığının artması yakın çevredeki diğer köyleri de turizm ve planlama konusunda teşvik eder. Böylece hem bütün bölge kırsal turizme kazandırılmış olur, hem de bölgenin gelişmişlik düzeyi ve bölge halkının geliri artar.

DÜNYADAN VE TÜRKİYE’DEN ASTRO-TURİZM TESİSLERİ VE ETKİNLİKLERİ

Astronomiye, fotoğrafçılığa merakı olan insanlar dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan astro-turizm tesislerine ve düzenlenen etkinliklere oldukça fazla ilgi göstermektedir. Bu tesisler ve etkinliklerden bazıları şunlardır:

  • e-EyE / İspanya

İspanya’nın Badajoz şehrinde bulunan e-EyE, astro-turizm ve astro-fotoğrafçılık olanakları sağlayacak şekilde kurulmuş bir konaklama tesisidir. Tesis aynı zamanda teleskoplara uzaktan erişim için imkân sağlayacak şekilde açılabilir tavanlı oda da kiralamaktadır.

Görsel 6: e-Eye Tesisinden bir Görüntü (Kaynak: https://www.e-eye.es/en/e-eye-en/)

Görsel 7: e-Eye Tesisinde Stargazing Etkinliği (Kaynak: https://www.e-eye.es/en/e-eye-en/)

  • Hacienda Los Andes / Şili

Norte Chico – Hurtado Nehri vadisinde, turist rotalarından uzakta, saf vahşi doğa ve And Dağları ile çevrili bölgede bulunan tesis astro-turizme imkân sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Tesiste astro-fotoğraf ve gece gökyüzü turları etkinlikleri yapılmaktadır.

Görsel 8: Hacienda Los Andes Tesisinden bir Görüntü (Kaynak: http://www.haciendalosandes.com/en/astronomy.html)

  • Hakos – Astro Guest Farm / Namibia

Farm Hakos, 2000 metre yüksekliğindeki Hakos Sıradağlarının hakim olduğu, Orta Yaylalar ile Namib Çölü arasındaki dağlık arazide yer almaktadır. Hakos’ta konaklama tesisine ek olarak, Vehrenberg, Henning ve Rock olmak üzere 3 gözlemevi bulunmaktadır.

Görsel 9: Hakos – Astro Guest Farm Tesisinden bir Görüntü (Kaynak: https://www.hakos-astrofarm.com/en/)

  • Hotel Ranga / İzlanda

Hotel Ranga lüks bir kır oteli ve Güney İzlanda’daki tek 4 yıldızlı tesistir. Modern bir tesisin tüm olanak ve hizmetlerini ve daha fazlasını sunar. Hella ve Hvolsvöllur kasabaları arasında, Reykjavik’e arabayla yaklaşık bir saatlik mesafede bulunan otel, Güney İzlanda’nın panoramik manzarasının tam ortasında, ana yolun hemen dışında yer almaktadır.

Görsel 10: Hotel Ranga Tesisinden bir Görüntü (Kaynak: https://hotelranga.is)

  • SAAO – Güney Afrika Astronomi Gözlemevi

Sutherland kasabasında bulunan bir gözlem alanıdır. 2015-2018 yılları arasında, gözlemevi düzenlediği çeşitli faaliyetler ve astronomi etkinlikleri ile Sutherland’e toplam 50.000’den fazla ziyaretçi çekmeyi başarmıştır. (Website: https://www.saao.ac.za)

  • Dark Sky Alqueva

Portekiz’de bulunan Dark Sky Alqueva çeşitli astronomi ve alternatif turizm etkinlikleri düzenleyen bir tesistir. 

Görsel 11: Dark Sky Alqueva Tesisinden bir Görüntü / Fotoğraf: Miguel Claro (Kaynak: https://darkskyalqueva.com/en/)

  • Bryce Canyon Astronomy Festival – UTAH

Utah’ta her yıl Bryce Kanyonu Ulusal Parkı’nda astronomi festivalleri düzenlenmektedir. 2021 yılında yapılan festival 4 gün sürmüştür. Bu festivalde gündüz ve gece çeşitli astronomi temalı etkinlik ve programlar yapılmıştır.

Görsel 12: Bryce Kanyonu Astronomi Festival Afişi (Kaynak: https://www.nps.gov/brca/planyourvisit/astrofest.htm)

  • The Observatory Science Centre – LONDRA

Her yıl Londra’da yapılan festivallerde katılımcılara teleskop, gözlemevi turları gibi çeşitli aktiviteler ve astronomi dersleri sunulmaktadır. (Website: https://www.the-observatory.org/astronomy-festivals)

  • International Astronomical Union

Neredeyse dünyanın bütün ülkelerinde festivaller düzenleyen ve çeşitli projeler gerçekleştiren çok uluslu bir birliktir. (Website: https://www.iau-100.org)

  • TÜBİTAK – Uluslar arası Gözlem Şenliği

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) tarafından 22 yıldır Antalya’da düzenlenen gözlem şenliğidir. 2014 yılında 452 kişi,  2016 yılında 289 kişi, 2017 yılında 350 kişi, 2018 yılında 347 kişi katılmıştır. Şenliklere katılımlar başvuru formuyla yapılıp kura yoluyla seçilmektedir. Senelik başvuru sayısı ortalama 3000 civarındadır.

Görsel 13: TÜBİTAK 22. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği (Kaynak: https://senlik.tug.tubitak.gov.tr)

  • Isparta – Yenişarbademli Gözlem Şenliği

3 yıldır Dedegöl Dağı eteğinde Melikler Yaylası’nda yapılan gözlem şenliğidir. 2019 yılında yapılan etkinliğe 2000 kişi katılmıştır. (Website: https://www.facebook .com/groups/gozlemetkinlikleri)

  • Ankara Astronomi Topluluğu Etkinlikleri

Amatör ve profesyonel astro-fotoğrafçıların oluşturduğu Ankara Astronomi Topluluğu her yıl Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde etkinlikler düzenlemektedir. Bu etkinliklere ortalama 200 kişi katılmaktadır. (Website: https://astronomidefteri.com)

Astro-turizmin ve astronomi festivallerinin Türkiye’de de dünyanın geri kalanında olduğu gibi gelişmesi dileğiyle…

 

KAYNAKÇA

https://www.nytimes.com/2018/09/03/travel/stargazing-trips.html 

CED 2021 Sonbahar Faaliyet Raporu

 

CED 2021 SONBAHAR FAALİYET RAPORU

 

   A.   III. ULUSLARARASI COĞRAFYA EĞİTİM KONGRESİ / UCEK2021 (14-17 EKİM 2021)

Coğrafya Eğitimi Derneği (CED), III. Uluslararası Coğrafya Eğitimi Kongresi paydaşlarından biri olmuş ve derneğimiz YK Başkanı Prof. Dr. Semra Günay Aktaş “Coğrafya Eğitimine Adanmış Ömürler ve Gönül Veren STK’lar Paneli”ne katılarak, derneğimizin coğrafya eğitimi kapsamında yürüttüğü faaliyetler hakkında bilgi vermiştir.

Kongreye katkıda bulunan diğer üyelerimiz:

* Prof. Dr. Nazlı GÖKÇE (Kongre Bilim Kurulu Üyesi & Sözlü Bildiri)
* Doç. Dr. Hakan ÖNAL (Panelist)
* Prof. Dr. Semra GÜNAY AKTAŞ (Sözlü Bildiri)
* Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe ÖZOĞUL BALYALI Sözlü Bildiri
* Dr. Öğretim Üyesi Öznur AKGİŞ İLHAN (Sözlü Bildiri)
* Çağdaş YÜKSEL (Sözlü Bildiri)
* Uğur ELMACI (Sözlü Bildiri)
* Uğur TÜRE (Sözlü Bildiri)
* İsmet ÇÜÇEN (Sözlü Bildiri)
* Tolga ELDURMAZ (2 Atölye ve 1 Sözlü Bildiri)
* Engin KAHYAOĞLU (İzleyici)
* Şeyda KAHYAOĞLU (İzleyici)
* Ferit ASLAN (İzleyici)
* Sinan ÖZDEMİR (İzleyici)
* Gönül YILMAZ KADIOĞLU (İzleyici)
* Sinem ÇALIM GÜNEY (İzleyici)
* Nilgün KARAÇOR (İzleyici)
* Hatice ÇİFTÇİ (İzleyici)

   B.   FRİGYA JEOPARK PROJESİ ARAMA TOPLANTISI (13 KASIM 2021)

13 Kasım Cumartesi günü Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen “Frigya Jeopark Projesi Arama Toplantısı”na başkan yardımcımız Uğur ELMACI’nın temsili ile katılarak “Jeopark Alanlarında Nitelikli Eğitim Süreçlerinin Tasarlanması” konusunda görüş bildirilmiştir.

   C.    20. MİLLİ EĞİTİM ŞÛRASI (1-3 ARALIK 2021)

Derneğimiz, 1-3 Aralık 2021 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleşen 20. Millî Eğitim Şûrası’nda YK Başkanımız Prof. Dr. Semra GÜNAY AKTAŞ tarafından temsil edilmiş, ‘’Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği’’ özel ihtisas komisyonu kapsamında görüş bildirilmiştir.

 

RAFT Yönteminin Coğrafya Eğitiminde Kullanımı

 

R.A.F.T. YÖNTEMİNİN COĞRAFYA EĞİTİMİNDE KULLANIMI

Uğur ELMACI[1]

 

R.A.F.T. ifadesi, Role (Rol), Audience (Seyirci), Format (Tür), Topic (Konu) sözcüklerinin ilk harflerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir yazma tekniğidir. Basit ama etkili bir yapısı vardır. Düşünme ve yazma becerisini teşvik ederek, geliştiren bir uygulamadır. RAFT (RSTK) yöntemi ile öğrenciler farklı rollere bürünerek farklı düşünülebileceğini ve bu düşündüklerini farklı şekilde ifade edebileceklerini kavrayabilirler. Çoğunlukla Türkçe dersinde kullanılan bir yöntem olsa da tüm derslerde rahatlıkla uygulanabilecek bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanarak öğretmenler, öğrencilerin ilgi alanlarına yönelik seçim yapmalarını, yaratıcılığı ortaya çıkarmayı, farklı perspektiflerden bir konuyu ele alabilmelerini ve farklı kitleler için yazma alıştırmaları yapmalarıyla bir dersi farklılaştırmayı sağlayabilirler. Ayrıca bu çalışma disiplinler arası bir yaklaşım örneği olarak da değerlendirilebilir.

RAFT (RSTK) yöntemi uygulamasında ilk adım öğrencinin rolünü belirlemesidir. Bu uygulamada, Tablo 1’de verildiği gibi, öğrencinin kim olduğu, konuyu hangi kimlikle yazacağı belirlenir. Yazacağı yazının hedef kitlesini belirleyerek (tüm insanlara mı, bir meslek grubuna mı, bir STK’ya mı, yerel yöneticilere mi, merkezi yürütme organına mı vb) hazırlayacağı yazının türünü ortaya koyar (mektup, dilekçe, hikâye, şiir, afiş, resim, e-posta vb). Yöntemin uygulanması esnasında Tablo 2’deki gibi bir materyali öğrencilere dağıtmak işi kolaylaştıracaktır.

Rol (Role)

Yazar 

Sanatçı 

Karakter 

Bilim insanı

Maceracı

Hakim 

Tarihçi 

Muhabir   Gazeteci vb

Seyirci (Audience)

Akran grubu 

Hükümet 

Ebeveynler 

Kurgusal karakter(ler)

Hayvanlar veya nesneler vb.

Tür (Format)

Dergi

Broşür 

Röportaj 

Şiir

Afiş 

Biyografi vb

Konu (Topic)

Kişisel ilgi konuları

Önemli konular

Güncel konular vb.

Tablo 1. RAFT ögelerine dair örnekler

 

Uygulama Basamakları

  1. Öğrencilere, her yazarın rol, izleyici, biçim ve konu dâhil olmak üzere her yazma ödevinden önce çeşitli yönleri nasıl dikkate alması gerektiği açıklanır. Onlara yazılarını bu unsurlar etrafında yapılandıracakları söylenir.
  2. Tamamlanmış bir RAFT (RSTK) örneği sınıfça incelenir.
  3. Ardından, RAFT (RSTK) hakkında beyin fırtınası yapılır ve her bir konuyla ilişkili rolleri, kitleleri, biçimleri ve güçlü fiilleri listeleyen öneriler not edilir.
  4. Öğrenciler dört, beş veya çift kişilik küçük, heterojen gruplara ayrılır ve aralarında bir RAFT (RSTK) ile ilgili seçilen bir konu hakkında düşünmeleri sağlanır.
  5. Öğretmen, gerektiğinde yardım sağlamak için gruplar arasında dolaşır. Ardından grupların tamamladıkları RAFT (RSTK)’lar sınıfla paylaşılır.
  6. Grup ile çalışmalarda istenen düzeye geldikleri dönemden itibaren öğrencilerin her birinin kazanımı dikkate alarak kendi RAFT (RSTK)’larını oluşturmaları istenir.

Rol (Role)

(Kim Olarak Yazıyorsun?)

Seyirci (Audience)

(Kime Yazıyorsun?)

(Tür (Format)

(Ne Türde Yazıyorsun?)

Konu (Topic)

(Hangi Konuda Yazıyorsun?)

Kutup Ayısı

Topluma

Hikâye

Küresel iklim değişikliği

Çevre Koruma Kulübü Öğrencisi

Belediye

Proje raporu

Okul çevre düzenlemesi

Bilim insanı

Dergiye

Makale

Sürdürülebilir kalkınma

Tablo 2. RAFT Sürecini Planlama

 

– ÖRNEK UYGULAMA –

Ders / Sınıf Düzeyi

Coğrafya / 11

Konu / Ünite

Çevre ve Toplum

Kazanım

11.4.7. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını geri dönüşüm stratejileri açısından değerlendirir.

Geri dönüşümün temel kavramları, geri dönüşüm ile ilgili çalışma yapan kurum, kuruluşlar ve stratejileri öğretmen tarafından kısaca açıklanır. Geri dönüşüm tesisleri ile ilgili kısa bir film gösterimi yapılır. Ardından öğrencilerden RAFT (RSTK) yöntemi için rollerini belirlemeleri, bu rol çerçevesinde yaşadıkları yerleşim yeri ile ilgili geri dönüşüm uygulamalarını düşünerek gördükleri sorunları tespit etmeleri istenir. Böylece tespit ettikleri soruna yönelik çözüm önerilerini istedikleri bir yazı türünde belirledikleri kurum ve kuruluşlara yazmaları istenir.

 

[1] Eskişehir Kenan Yalçın Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni , Coğrafya Eğitimi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

Sanal Gerçeklik İle Arazi Gezileri

 

SANAL GERÇEKLİK İLE ARAZİ GEZİLERİ

Tolga ELDURMAZ[1]

 

Arazi gezileri… Sanıyorum ki arazide yapılan uygulamaların coğrafya biliminin öğretiminde ne kadar önemli olduğunu açıklamak oldukça gereksiz olacaktır. Lisans eğitiminde sürekli araziye çıkan coğrafya öğretmeni adayları mesleğe başladığında öğrencileriyle beraber arazide çalışmalar yapacağının hayallerini kursa da pek çoğu için maalesef realitesi olmayan bir durumdur. Orta öğretim kademesinde coğrafya derslerinde yapılması oldukça önemli olan arazi gezilerinin yapılamamasının pek çok farklı sebebi vardır.  Bunlardan en basiti bulunduğumuz şehirde anlattığınız konuya uygun doğal ya da beşeri bir oluşum olmayabileceğidir. Şehir dışı bir gezi düzenlenebilir ki burada da karşımıza reşit olmayan öğrencilerimiz için alacağımız sorumluluk ve Bakanlık’tan alınması gereken izinler söz konusu. Gözünüzü karartıp resmi prosedürü tamamlayıp tüm izinleri tamamladınız diyelim, gezinin bir maliyeti olacaktır. Görev yaptığınız okuldaki öğrenci grubunun sosyo–ekonomik durumu her zaman bu tarz masrafları yapmaya müsait olmayabilir. Bu sorunu da aştığınızı var sayarsak sizin gezide olduğunuz dönemde hem sizin yerinize derslere girip, nöbetinizi tutmalarından hem de geziye götürdüğünüz sınıflarda müfredatın gerisine düşmesi nedeniyle diğer branşlardan öğretmen arkadaşlarınızın takınacağı olumsuz tavırla karşılaşma olasılığınız oldukça yüksektir. Tüm zorluklara göğüs gerip fedakârlıklar yapsanız da 2019 yılından beri hayatımızın merkezine oturan Covid19 salgınınedeniyle gezilerin yapılamadığından bahsetmeme gerek olmadığını düşünüyorum. Bu saydığım sebeplerden bağımsız listelenebilecek çok sayıda farklı sebepten dolayı yapılamayan arazi çalışmalarını akıllı tahtalarda gösterilen fotoğraflar ya da videolarla gidermeye çalışsak da bu çaba yetersizdir. Yapılan bu çalışmaları günümüz öğrencilerinin gözünden ele alacak olursak inanılmaz derecede sıkıcı ve işlevsel olmayan etkinliklerden ibaret olduğunu görmekteyiz. Oynadıkları dijital oyunların görüntü kalitesi, dinledikleri müziklerde bile 3 boyut arayan, teknolojinin her türlüsünü farklı amaçlarla da olsa sürekli kullanan ve teknoloji anlamında doyumsuzluğu had safhada olan öğrencilerimizi tekrar gözümüzün önüne getirelim… Şimdi de akıllı tahtadan açtığınız 2002 yapımı Flash animasyonu formatındaki peri bacası görsellerini…

Sınava dayalı bir eğitim sisteminde okuyan bir öğrenciyseniz coğrafya dersinin tamamen ezbere dayalı bir ders olarak algılamanız gayet normal. Hele ki öğretmeniniz siz doğmadan önce geliştirilmiş eğitim materyallerini derste kullanıyorsa… Peki öğretmen olarak biz bu durumu nasıl değiştirebiliriz? Arazi gezilerini nasıl yapabiliriz? Öğrencilerin dersimiz için inşa ettikleri “ezber”, “sıkıcı” gibi kalıplarını nasıl kırabiliriz? Aslında bunu yapmanın onlarca farklı yolu var ama ben size bir tanesini anlayacağım: Sanal Gerçeklik.

SANAL GERÇEKLİK TEKNOLOJİSİ NEDİR?

Sanal gerçeklik (Virtual Reality – VR) sıklıkla arttırılmış gerçeklik ile karıştırılan bir kavramdır. Günümüzde her ikisinin dahil edildiği karma gerçeklik (Mixed Reality – MR) çalışmaları yürütülmektedir. Sanal gerçeklik, başa takılı görüntüleyiciler gibi farklı görüntüleme donanımlarıyla kullanıcılara belirli bir ortamda bulunma hissi veren üç boyutlu benzetim ortamlarıdır (Kaleci, Tepe ve Hüzün, 2017).  Pek çoğumuzun aklına sanal gerçeklik denince kafaya takılan bir gözlük gelse de kabin gibi yalıtılmış ortamlarda da sanal gerçeklik deneyimlenebilmektedir. Yani esas olan gözlük değil kullanıcının görme, dokunma, işitme, koku ve tatma gibi çoklu duyusal kanallar ve giyilen özel aygıtlar yardımıyla kullanıcılarının gerçek zaman simülasyonlarıyla etkileşime girerek gerçeğin dışında zihinlerinde ürettikleridir (Karaman ve Orhan, 2011). Daha basit bir tanımla gerçeklik hissi yüksek olan sanal ortamlardır (Eldurmaz, 2019).

Sanal gerçeklik teknolojisi ilk başlarda ünlü oyun yapım şirketi olan Nintendo tarafından oyun ve eğlence amaçlı ortaya çıkarılmışsa da bugün Fizik, Kimya, Biyoloji gibi derslerde sıklıkla kullanılan bir materyaldir. Bu teknoloji coğrafya ders kazanımlarının büyük bir kısmıyla olduğu gibi güncel eğitim yaklaşımımız olan yapılandırmacı eğitim modeliyle de oldukça uyumludur. Sanal gerçeklik sayesinde öğrencilerin, sadece bilimsel gerçekleri daha hızlı ve iyi öğrenmeleri değil, aynı zamanda deneyerek gerçek deneyim edinmeleri de sağlanabilmektedir (Bayraktar, 2007).

SANAL GERÇEKLİK TEKNOLOJİSİNİ DERSLERİMDE NASIL UYGULAYABİLİRİM?

Sanal gerçeklik teknolojisinin derslerde kullanımından önce kullanılacak gözlüğün seçimi yapılmalıdır. Piyasada 500$’a  kadar çıkan fiyatlarıyla çok sayıda farklı sanal gerçeklik gözlüğü mevcuttur. Burada fiyat, ulaşılabilirlik ve kullanılabilirlik açısından akıllı telefon uyumlu basit gözlük modellerini ya da Google’ın tasarladığı karton gözlükler tercih edilebilir.

Görsel 1: Karton (cardboard) gözlük şablonu (Google, 2021)

Gözlüklerin temini sağlandıktan sonra sanal gezilerin planlamasına geçilebilir. Gözlük seçerken akıllı telefon uyumlu modellerin tercih edilmesi gerektiğinden bahsetmiştik. Bunun sebebi geziyi popüler video paylaşım sitesi YouTube’da yer alan 360° videolardan yararlanacak olmamızdır. Bu videolar telefon üzerinden açıldığında sanal gerçeklik uyumlu bir formatta açılmaktadır. Telefon içerisindeki jiroskoplar sayesinde telefonu çevirdikçe videonun açısı da değişmektedir. İşte bu şekilde gözlüğe yerleştirilen akıllı telefonda açılan 360° videolar ile öğrencilere orada bulunmuşluk hissiyatı verilmektedir. Ders öncesinde kısa bir araştırma ile konuya uygun videoları belirleyebilir, bu videoların linklerini doğrudan öğrencilere gönderebilir, Classroom gibi sanal sınıflardan paylaşabilir ya da kare kodlarını oluşturup sanal gezi haritası çıkarabilirsiniz. Benim tavsiyem sınıf yönetimini kolaylaştırması ve zaman kaybının önüne geçmesinden dolayı karekodlu haritalar oluşturmanız şeklinde.  Örneğin Amazon yağmur ormanlarında yapılan bir gezi için Güney Amerika’daki karekodu telefonunda taratarak ilgili videoya ulaşması gerekmektedir. Bu sayede öğrencilerin yapılan gezinin Dünya’da neresinde yapıldığını görerek harita okuryazarlığı konusunda da kendini geliştirebilmektedir.

Görsel 2: Harita örneği

Gözlükler hazır. Videolar seçildi, karekodları çıkarılıp haritaya yerleştirildi. Ya sonra? İşte gezinin uygulama kısmına geldik. Burada kontrol tamamen bizim yani öğretmenin elinde olmalı. Öğrencileri gezide serbest bırakırsak herhangi bir video izleme aktivitesinden öteye geçemez. Sanal da olsa arazi gezisinde öğretmen rehberlik yapmalıdır. Örneğin dersin konusu karasal biyomlar olsun. Öğretmen çöl biyomu için Kuzey Afrika’daki Sahra Çölü’nün 360° videosuna ait olan karekodu tarattırıp tüm sınıfın aynı anda geziye başlamasını istemelidir. Burada öğretmen çöl biyomunu anlatması yerine öğrencilere çöl biyomunun fiziki özelliklerini soru cevap yolu ile kendilerinin açıklamasını sağlamalıdır. Öğretmen “Ahmet hava nasıl?”, “Ayşe bitki örtüsünü anlatır mısın?”, “Mehmet çevrende hangi hayvanları görüyorsun?” gibi sorularla öğrencilerin cevap vermesini sağlamalıdır. Öğrencilerin vereceği cevaplar aslında öğretmenin çöl biyomunun özelliklerini anlatırken vereceği bilgilerin ta kendisidir. Öğrenciler bilgiyi hazır almak yerine kendi gözlemleri ve öğretmen yönlendirmeleri ile kendisi ulaşacaktır. Öğretmen bu soru cevapları yaparken “şimdi herkes sol tarafa baksın” gibi komutlarla gerçek bir arazi gezisindeki gibi dikkat çekeceği yerlere doğru sınıfı yönlendirmelidir.

Görsel 3: Sınıf içi uygulama

Yazının sonuna gelirken sanal gerçeklik teknolojisi ile normalde yapılamayan şehir içi geziler ile şehir dışı hatta bir hayal olan yurt dışı gezileri dahi öğrencileri sınıftan çıkartmadan yapmak mümkün olduğunu tekrarlamak isterim. Bu uygulama sayesinde öğrenci oturduğu sıradan kalkmadan kıtalar arası seyahat edebilmekte, anlatılan konuyu yerinde inceleyebilmektedir. Bu uygulama sayesinde öğrenciler konuyu daha kalıcı bir şekilde eğlenerek öğreneceklerdir.

KAYNAKÇA

Bayraktar, E. ve Kaleli, F., 2007. “Sanal Gerçeklik ve Uygulama Alanları”, Akademik Bilişim Konferansı.  Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya

Eldurmaz, T., 2019. “Sanal Gerçeklik Teknolojisinin Coğrafya Eğitiminde Kullanılması: Sanal Arazi Gezileri”, II. Uluslararası Coğrafya Eğitimi Kongresi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir.

Google, 2021. “Cardboard Üretin”. Erişim adresi:  https://arvr.google.com/intl/tr_tr/cardboard/manufacturers/

Kaleci, D., Tepe, T.  ve Tüzün, H., 2017. “Üç Boyutlu Sanal Gerçeklik Ortamlarındaki Deneyimlere İlişkin Kullanıcı Görüşleri”. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 21, Sayı 3, s. 669-689,

Karaman, M.K. ve Orhan, S., 2011. “Eğitimde Gerçekliğe Yeni Bir Bakış: Harmanlanmış ve Genişletilmiş Gerçeklik”, 16. Türkiye’de İnternet Konferansı, Ege Üniversitesi, İzmir

[1] Hisar Okulları Coğrafya Öğretmeni, Coğrafya Eğitimi Derneği Üyesi

Celil Boğazı

 

SENOZOYİKTEN KALAN JEOMORFOLOJİK MİRAS: CELİL BOĞAZI

Gürhan CANDAN[1]

 

Cihanbeyli ya da aynı adı taşıyan plato herkes tarafından duyulmuştur ancak bu platonun üzerinde bulunan ve Celil Boğazı olarak tanımlanan yerin yeteri kadar duyulmadığı konusunda birçok kişi sanırım birbiriyle hemfikirdir.

Şekil 1. Cihanbeyli ve çevresinin karayolları haritası

Ortalama 1000 metrelik yüksekliği, karasal iklim özellikleri ve kuraklığı ile ün yapmış olan plato, Konya’nın kuzeyinde yer almaktadır. Celil Boğazı olarak bilinen yer ise bu platoda kurulmuş olan Kuşça Beldesi’nde olup Cihanbeyli İlçesi’ne bağlıdır(Şekil 1,2 ve 3).

Şekil 2. Uydu fotoğrafından yörenin görünümü

Şekil 3. Kuşça ve Celil Boğazı çevresinin uydu görüntüsü

Hakkında fazla akademik kaynak bulunmayan, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Cihanbeyli Kaymakamlığı ve Cihanbeyli Belediyesi’nin internet sitesinde dahi kısıtlı bilgiler bulunan Celil Boğazı bugüne dek hak ettiği değeri ve ilgiyi gördüğü söylenemez. Dolayısıyla bu jeomorfolojik mirasın pek tanınmıyor olması beklendik bir durum denebilir.

Bu ilginç şekillerin oluşumuna gelince; Cihanbeyli formasyonu olarak adlandırılan alan kendi içinde farklı birimlere ayrılsa da genel olarak karasal kırıntılı ve karbonat çökellerini temsil etmektedir(Göksu,2015,s.30). Tabanda flüvyal çökeller ve üste doğru gölsel çökeller içeren karasal bir istiften oluşmaktadır. Bunların içinde çakıltaşı, çakıllı kumtaşı, kumtaşı, çamurtaşı ardalanması ve özellikle Kuşça civarında yani Celil Boğazı Bölgesi’nde daha çok volkanik malzeme içeren dolomitik kireçtaşı ve volkanik malzeme içeren kumtaşları, tüfler ile en üst seviyede krem-açık kahve renkli gölsel kireçtaşları bulunmaktadır(Şekil 4 ve 5.),(Göksu,2015,s.45-79). Volkanik çökellerin, etraftaki volkanlardan flüvyal süreçlerle taşındığı belirtilmektedir(Smith,1987.Aktaran:Göksu,2015,s.77).

Şekil 4. Gölsel kireçtaşının yakından görünümü

Şekil 5. Farklı katmanlardan oluşan ardalanma belirgin olarak görülmektedir(Göksu,2015).

Şekil 6. Eski bir göl tabanı olan Celil Boğazı ve taşlaşmış çökellerin dış kuvvetler tarafından işlenmesiyle oluşan şekiller

 

Bu dikkat çekici oluşumlar birçok yerde peribacası olarak adlandırılsa da benzerlerinden farklı bir oluşum süreci sonunda meydana gelmiştir. Yörede daha önce var olduğu bilimsel araştırmalar sonucunda tespit edilen gölün Erken Pliyosen’in sonunda kuruduğu (yaklaşık 2 milyon yıl önce) belirtilmektedir(Güngör,2008). Bu döneme dek ise (yukarıda da bahsedildiği gibi) göl tabanında çok sayıda farklı malzemeden oluşan çökellerin biriktiği, bu malzemeler arasında volkanik unsurların olduğu ve bunların kurumuş bir göl tabanı olarak günümüze kadar geldiği bilinmektedir(Güngör,2008), (Cihanbeyli Kaymakamlığı). Yani gölsel depolarda biriken farklı dirençteki unsurlardan oluşan bu kurumuş ve katılaşmış çökeller akarsu-sel ve rüzgâr aşındırmasından farklı oranlarda etkilenmiştir. Sonuç olarak bu aşınım farklılığı, bu ilgi çekici oluşumların ortaya çıkmasına neden olmuştur(Şekil 6). Yani Celil Peribacaları olarak da adlandırılan oluşumlar, aşınımdan arta kalan ve daha çok sütunlar şeklinde kendini gösteren daha dirençli kaya kütleleridir. Oluşumu çeşitli kaynaklarda benzer şekilde açıklanırken oluşum yaşı konusunda birbirinden farklı bilgilere rastlanmaktadır. Bazı kaynaklara göre Oligosen, bazılarına göre Orta Eosen ile Miyosen arası, bazılarına göre ise Geç Miyosen ile Erken Pliyosen döneminde oluştukları belirtilmektedir(Güngör,2008), (Cihanbeyli Kaymakamlığı).

Şekil 7. Celil Boğazı’nda, akarsu, sel ve rüzgâr işbirliği ile aşındırılan tabakalardan arta kalan şekillere dair başka bir örnek

Celil Boğazı kayalıklarının bazıları yakın bir zamana kadar parçalanarak inşaatlarda kullanılmış, bazılarının doğal yapısı bozularak barınak işlevi görmüştür(Güngör,2008). Atlattığı badirelere rağmen yine de büyük ölçüde ayakta kalmıştır(Şekil 7). Bu doğal oluşumların Kuşça Belediyesi(Kuşça’nın Büyükşehir Yasası ile belediye vasfı sonlandırılmıştır.) tarafından koruma altına alındığı belirtilmiştir(Güngör,2008). Ancak, yakın zamanda doğal oluşumların başına gelen olumsuz örnekler nedeniyle söz konusu durum güvensizlik yaratmakta, bu korumanın ne ölçüde yeterli olduğu soru işaretlerine yol açmaktadır. O nedenle daha etkili koruma önlemlerinin alınması kaçınılmaz görünmektedir.

Bilindiği üzere son yıllarda turizm etkinlikleri çeşitlenmekte, bir konsept üzerinden belli başlı aktivitelerin organize edilmesi giderek yaygınlaşmaktadır. Bunlar, gastronomi turları olabileceği gibi hüzün turizmi, macera turları ya da jeolojik oluşumların keşfi ve tanıtılması gibi farklı içerikler taşıyabilmektedir. Celil Boğazı’ndaki ya da ülkemizin başka coğrafyalarında bulunan ve eşine az rastlanılabilecek çeşitli oluşumlar ve alanlar da, etkili reklam ve tanıtımlarla en azından ‘meraklıları’ için önemli bir turistik destinasyona dönüştürülebilir. Örneğin, bu konuda Kula Jeopark Alanı’nın başarılı bir çizgi yakaladığı söylenebilir. Frig Vadileri ve İda Madra Jeopark çalışmaları da yine son dönemin başarılı girişimleri olarak örnek alınabilir.

İnternette Cihanbeyli olarak aratıldığında Ulusal Tez Merkezi’nde konuyla ilgili iki adet jeoloji mühendisliği yüksek lisans tezine rastlanmaktadır. Celil Boğazı ya da Celil Peribacaları olarak bir tarama yapıldığında ise Ulusal Tez Merkezi’nde, Academia’da, Dergipark’da, Konya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün internet sitesinde ve Cihanbeyli Belediyesi’nin internet sitesinde hiçbir sonuca ulaşılamadığı(örneğin belediye başkanının biyografisi 241 kelimeden oluşuyorken, ilçenin coğrafi yapısı başlığı ile verilen bilgiler yalnızca 8 kelime ve dört sayıdan oluşmaktadır.), Cihanbeyli Kaymakamlığı’nın internet sitesinde bir paragraftan oluşan bir bilgile rastlandığı görülmektedir. Öte yandan youtube platformunda bu başlıkta toplamda 9 videonun, dailymotion platformunda yaklaşık 30 videonun bulunduğu, ancak bu videolarda oluşuma dair herhangi bir anlatımın olmadığı görülmektedir. Ayrıca bu videolardan bir çoğu o yörede yapılan etkinlikler(motokros etkinliği gibi) nedeniyle çekilmiştir. Yine internet aramaları göstermektedir ki var olan bilgilerin çoğu birbirinden kopyalanmış, birbirinin aynı yazılardan oluşmaktadır. Bunların dışında, Atlas Dergisi, MTA ve Vikipedi’de konuyla ilgili çeşitli bilgiler yer almaktadır. Bir bakıma, yörenin tanıtımı için harcanan çabanın büyük ölçüde kişisel gayretlerden öteye gitmediği görülmektedir.

Gerek Cihanbeyli gerek Kuşça ile ilgili dikkat çeken bir başka ayrıntı ise bir süredir bu yerleşimlerin nüfusunda meydana gelen ‘istikrarlı’ düşüştür. Öyle ki Cihanbeyli nüfusu 2008 yılından, Kuşça nüfusu ise en az 2013yılından beri düzenli bir düşüş içindedir. (Not: Cihanbeyli’nin 2008 yılı nüfusu 64070 iken 2020 yılında 52110’a, Kuşça’nın 2013 yılı nüfusu 1936 iken 2020 yılında 1294’e düşmüş). Doğal, kültürel ve arkeolojik değerlerin koruma altına alınması ve turizm arasında güçlü bir etkileşim olduğu herkesçe bilinmektedir. O nedenle turizm açısından potansiyel taşıdığı iyi anlaşılmalı ve anlatılmalı, koruma altına alınarak ya da koruma önlemleri artırılarak etkili bir şekilde tanıtılıp ziyaretçilere açılmalıdır. Örneğin; Konya’da faaliyet yürüten Mevlana Kalkınma Ajansı’nın 2014 yılına ait Cihanbeyli ilçe raporunda yer alan SWOT analizinde Celil Boğazı oluşumlarının ne doğal, ne turistik, ne de ekonomik açıdan bir “fırsat” ve “güçlü yan” olarak görülmemiş olması şaşırtıcı bir durumdur(bkz.https://www.mevka.org.tr/Yukleme/Uploads/Dsyn4LXdR719201731449PM.pdf). Oysa ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayalı olan yöre, işsizlik nedeniyle göç vermektedir ve turizm gibi alternatif iş olanakları yöre insanı için ekonomik çözümler anlamına gelmektedir. Yörenin kolay ulaşılabilir bir noktada bulunması bu anlamda önemli bir avantaj sayılabilir. Turizm potansiyeli taşıyan varlıkların değer kazanması için farkındalık oluşturmak ise sanırım en kolay ve maliyeti düşük eylemlerden biri olacaktır.

KAYNAKÇA

Google Earth www.googleearth.org

Göksu,B.,2015. Cihanbeyli-Yeniceoba (Konya Kuzeyi) Civarındaki Miyo-Pliyosen Birimlerinin Sedimantolojisi.Yüksek Lisans Tezi.Ankara Üniversitesi.Ankara.

Güngör,Y.,2007.“Celil’in Peribacaları”,Atlas Dergisi,.Sayı:176, s.87.

Güngör,F.,2008.Celil’in Peribacaları,T24.Erişim:03.12.2021

https://t24.com.tr/haber/celilin-peribacalari,1574

Karayolları Genel Müdürlüğü

www.kgm.gov.tr

Kuşça Kaymakamlığı.Erişim:05.12.2021

http://www.cihanbeyli.gov.tr/peri-bacalari

Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü

www.mta.gov.tr

nufusune.com.Erişim:05.11.2021

https://www.nufusune.com/195407-konya-cihanbeyli-kusca-mahallesi-nufusu

tr.m.wikipedia.org

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Kuşça,_Cihanbeyli

 

[1] Coğrafya Eğitimi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi , Uğur Okulları Coğrafya Bölümü Ege Bölge Sorumlusu

Deniz Tabanı Madenciliği

 

DENİZ TABANI MADENCİLİĞİ

Ahmet AYDOĞMUŞ[1]

     Genel ifade ile maden, yer kabuğunun yapısında bulunan ve insanın yararlandığı ekonomik değeri olan mineral maddelerdir. Bunlar katı olabildiği gibi sıvı veya gaz halde de olabilir. Madenler, metalik madenler, endüstriyel hammaddeler ve enerji hammaddeleri olarak da sınıflandırılır.

   Taş, doğal haliyle veya şekillendirilerek Eski Taş çağında kullanılmıştır. Toprak, Yeni Taş çağında çanak çömlek yapımı yanında meskenler için kerpiç üretiminde yararlanılan hammadde olmuştur. Obsidyen ve çakmaktaşı bölgelerarası ticarette önemli maddelerdir.  Doğal halde bulunan bakır külçeler işlenerek süs eşyası yapımında kullanılmış, daha sonra bakır üretimi odun kömürü enerjisiyle cevherden ergitme yoluyla gerçekleştirilmiştir. Bakıra kalay karıştırılarak üretilen bronz-tunç alaşımı bir çağın adı oldu. Demir ve demirin nitelikli alaşımları, adını verdiği çağdan günümüze kadar önemini hiç yitirmemiştir. Bin yılların ışıltısı altın, kişiler ve devletler için hem statü hem de güvence sembolü olmaya devam etmektedir.

   Odun kömürü ve taş kömürü metal üretiminin ve sanayileşmenin itici gücü olmuştur. Ham petrol çok öncelerden bilinmesine rağmen benzinli ve dizel motorların icadıyla ulaşımın enerji kaynağı olmuş, günümüzde ulaşımın vazgeçilemez enerji kaynağı olma özelliğini devam ettirmektedir. Doğal gaz ve son zamanlarda adından çok söz edilen kaya gazı ise daha yeni kaynaklardır. Yerkabuğu yapısında bulunan uranyum farklı alanlarda kullanılan madenlerdendir.

   Maden elde etmek için kıtasal kabuk ve okyanusal kabuk delinmekte ve kazılmaktadır. Yer kabuğu yanında meteorlar ve gök cisimleri, özellikle Mars gezegeni, maden olasılığı nedeniyle dikkatleri üzerine toplamaktadır.

   Deniz tabanı ise maden aramalarında yeni araştırma alanı olmuştur. Deniz yüzeyinin 1400-3700 metre altında yer alan çoklu metalik yumrular, metalik kabuklar ve hidrotermal bacaların çevresi araştırma sahalarıdır. Bacalar etrafında altın, bakır, gümüş, manganez, kobalt, çinko gibi madenler çökelme ile oluşmuş maden yataklarıdır.

       Deniz Tabanı Madenleri

       Deniz tabanları, kara topografyası gibi çeşitlilik göstermektedir. Düzlükler, kanyonlar, tepeler, volkanlar, vadiler, yamaçlar deniz tabanında da görülmektedir. Sıcak ve soğuk kaynaklar, depremler, heyelanlar, akıntıların oluşturduğu zengin görünüme sahiptir.

   Deniz tabanındaki maden oluşumları, magmadan çıkma veya karalardan taşınma yoluyla gerçekleşmektedir. Magma kökenli olanlar metal içeren yumrular, deniz tabanına yayılmış sert kabuk ve sülfit depoları şeklindedir.

   1950’ler sonunda aslında balık sürülerinin yerini belirlemek için geliştirilen yandan taramalı sonar günümüzde deniz dibi araştırmalarında da kullanılmaktadır. 5000 metre su derinliğine kadar ve genişliği 30 kilometreyi bulan tarama alanındaki deniz tabanının ayrıntılı topografik özellikleri belirlenmekte ve batimetrik haritalar yapılmaktadır. Muhtemel ticari mineralleri belirlemek için çakıl depoları teşhis edilebilmektedir (1).

   Deniz tabanlarındaki suyun düşük sıcaklık değeri ve yüksek hidrolik basınç, maden oluşum koşullarına olanak sağlamaktadır. Son zamanlarda madencilik etkinlikleri arasına deniz tabanı madenciliği de katılmış bulunmaktadır. Deniz tabanlarındaki maden oluşumlarını keşfetmek için yandan taramalı sonar yanında, özel araçlarla çekilen derin deniz fotoğrafları, uzaktan kumandalı araçlar ve otonom sualtı araçlarından da yararlanılmaktadır.

   Deniz Tabanı Madenciliğinin Tarihçesi

   Deniz tabanı madenlerinin varlığı 1868’lerden beri bilinmektedir. Rusya kuzeyinde ve Atlantik dibinde maden külçelerine rastlanmış (5); ancak o yılların teknolojisi bunları çıkarmak için yeterli olmamıştır.

   1960’larda deniz tabanı madenleri J.L.Mero’nun Denizin Mineral Kaynakları adlı eseriyle yeniden gündeme gelmiştir. Fransa, Almanya ve A.B.D. keşif seferleri düzenlemişlerse de düşük metal fiyatları ve teknolojik engeller nedeniyle 1980’lerin başına kadar deniz tabanı madenciliği önemini kaybetti (2).

   1972’de Hjalmar Thiel adlı çevre bilimci Pasfik Okyanusu Clarion-Clipperton havzasını inceler. Su düzeyinden 4000 metre altında zengin maden yatakları keşfedilir. Yaklaşık patates büyüklüğünde polimetalik yumrular belirlenir (11).   

   Deniz Tabanı Madenlerinin Kökeni

   Deniz tabanı madenleri iki yolla oluşmaktadır. Biri okyanusal kabuktan çıkan magmadan köken alırken diğeri de karalardan akarsularla taşınarak. Okyanusal kabuk kökenli olanlar mangan yumruları, metalce zengin kabuklar ve masif sülfitler şeklindedir.

    Mangan yumruları, manganezden başka demir, nikel, bakır, titanyum ve kobalt içerirler. Deniz tabanı manganez rezervinin karadakilerden daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Deniz suyunda çözünmüş halde bulunan metal bileşikleri deniz tabanında bulunan balık iskeleti gibi küçük nesneler üzerinde çökelir. Çökelme milyon yıllar içerisinde milimetreler boyutunda gerçekleşebilmektedir. İkinci bir oluşum şekli de tortular içinde diyajenetik büyümedir (12).

   Polimetalik yumrular, nikel bakır, kobalt ve manganez içerir (2). 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 1. Mangan Yumruları ve Bir Yumrunun Kesiti  (WOR3_en_chapter_2.pdf)

   Kobalt kabukları, deniz altı volkanlarının kenarında oluşan sert metalik kabuklardır. Suya karışan metal bileşiklerin çökelmesiyle milyonlarca yılda oluşurlar.  Kabuk, bazı deniz altı dağlarında 2 cm. kalınlıkta iken bazılarında 25 cm.ye ulaşabilir. Demir ve manganez de içerdiği için “kobaltça zengin ferromangan kabukları” olarak da adlandırılır (12). Kabuklar ağırlıklı olarak kobalt, biraz vanadyum, molibden, platin  gibi değerli metaller de barındırmaktadır  (2).

      Resim 2. Kobalt Kabuk   (WOR3_en_chapter_2.pdf)

   Masif sülfitler, okyanus tabanlarındaki siyah hidrotermal bacalar etrafında oluşurlar.  Levha sınırlarında ve denizaltı volkanları çevresinde derine sızan okyanus suyu ısınır, mineralleri ve sülfitleri çözerek içine alır. Bacadan çıktığında soğuk deniz suyuyla karşılaşan sülfit parçacıkları baca çevresinde çökelir (12). Sülfit yataklarında bakır, kurşun, çinko, altın ve gümüş gibi metaller bulunmaktadır (2).

   Deniz tabanı maden oluşumlarının ikinci kökeni karasaldır. Erozyon sonucu karalardan çözünen metalik mineraller ve kıymetli taşlar denizlere taşınır. Kıta sahanlıklarında tortulanarak öbekler oluşturur. Tayland ve Endonezya kıyılarında kalay minerali kasiterit deniz tabanından kazınarak çıkarılmaktadır. Alaska, Yeni Zelanda ve Filipinler açıklarında deniz altı kumlarından altın üretilmektedir. Afrika’da Namibya ve Güney Afrika Cumhuriyeti açıklarında Orange ırmağının denize taşıdığı erozyon malzemesi içinden elmas çıkarılmaktadır. Alçak enlem okyanusları kıta sahanlıklarında ise fosforit yatakları oluşmuştur (14).

 

Resim 3. Masif Sülfit Oluşumu   (WOR3_en_chapter_2.pdf )

   Uluslararası Denizyatağı Otoritesi-International Seabed Authority

   Deniz tabanı maden oluşumları konusunda düzenlemeler yapmak için Birleşmiş Milletler çatısı altında oluşturulan organizasyondur.1994 yılında kurulan ISA’nın merkezi Kingston, Jamaika’dadır. Ülkelerin 200 deniz millik münhasır ekonomik bölgesi dışında kalan alanlardaki madencilik etkinliklerini düzenlemek için kurulmuştur. Mayıs 2020 tarihi itibariyle 167 üye ülke ve Avrupa Birliği bu çatı altında bir araya gelmiştir. Türkiye bu organizasyona üye değildir. Üç yanı denizlerle çevrili bir ülke olarak Türkiye, deniz tabanında hakları olduğunu da gözönüne alarak bu üyeliği önemsemelidir. Papua Yeni Gine derin deniz madenciliği konusunda arama izni alan ilk ülke olmuştur. Birçok ülke deniz tabanı madenciliği konusunda bu organizasyonla antlaşmalar yapmıştır (2).

   Deniz Tabanı Hidrotermal Bacaları

   Deniz tabanındaki hidrotermal bacalar, black smokers ve white smokers (siyah ve beyaz bacalar) olarak adlandırılırlar.

   Yerkabuğunun uzaklaşan ve yaklaşan levhaları boyunca okyanus kabuğundan derine sızan su, magma tarafından 400 °C’a kadar ısıtılır. Isınan ve basıncı artan su, mineralleri çözerek bünyesine alır. Okyanus tabanından fışkırırken soğuk sularla karşılaşınca içerisindeki mineraller çökelir (10). Hidrotermal bacalardan çıkan suyun bileşimi, sıcaklığı ve rengi farklılık göstermektedir.

   Siyah bacalar, yüksek sıcaklıkta su fışkırtan bacalardır. İçerisindeki mineraller çıkış ağzında birikerek metalce zengin baca benzeri yapılar oluştururlar. Bacaların yüksekliği 40 metreyi bulabilir. Grönland-İskandinavya arasındaki Norveç Denizi’nde siyah bacalardan beşli bir grup Loki’s Castle – Loki’nin Kalesi olarak adlandırılmıştır. Dünyanın en derin siyah bacası okyanus yüzeyinin 5 bin metre altında Cayman Çukurundadır (14).  Bakırca zengin siyah bacaların püskürtüsü 1000 metreye ulaşabilmektedir. Cayman Adaları çevresindeki bacalardan biri Von Damm diğeri Beebe adıyla bilinir (8). Büyük Okyanus’ta Oregon eyaleti açıklarındaki Godzilla adlı siyah baca yıkılmadan önce 40 metre yüksekliğe ulaşmıştı (13).

  Bacalardan çıkan suyun kısmen ılıklaştığı bölgede zengin canlı hayatı gözlenir. Bu alanlar denizaltı vahaları olarak düşünülebilir.

   Beyaz bacalar daha düşük sıcaklıkta su püskürtürler. Eriterek içlerine aldıkları mineraller baryum, kalsiyum, silikon, karbon dioksit gibi mineraller olduğu için daha küçük bacalar oluşur (13).

  

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 4. Siyah Bacalar ve Beyaz Bacalar  (WOR3_en_chapter_2.pdf )

   Deniz Tabanı Madenciliğinde Üretim Teknolojileri

   Madencilikte bu yeni alan yeni çıkarım yöntemleri de gerektirmektedir. Mineral örneklerini toplamak için uzaktan kumandalı araçlar geliştirilmiştir. Bu araçlar kesici ve delici aletleriyle analiz edilecek örnekler toplamaktadır.

   Belirlenen alandan maden çıkarmak için uygulanan bu yöntem, deniz tabanında sürekli dolaşarak tabandan topladığı maden cevherini yüzeydeki gemilere ulaştıran kova sistemleridir. İkinci yöntemde yüksek emiş gücüne sahip araçlar kullanılır. Her iki yöntem, gemi veya üretim platformuna çıkarılan cevherin atık kısmının tekrar deniz tabanına gönderilmesi şeklinde çalışır (2). Bir başka yöntem de biçerdöver gibi büyük bir robotik su altı aracı cevherle birlikte bir miktar yumuşak tortuyu da emerek ilerler (11). Toplanan cevher uzun bir tüp içerisinden yüzeydeki gemiye gönderilir.

   Resim 5. Üretim Yöntemleri   (WOR3_en_chapter_2.pdf )

   Deniz Tabanı Maden Yatakları

   Önemli yumru yataklarından Clarion-Clipperton Fay Zonu, 9 Milyon km²  alanda   metrekare başına yaklaşık 15 kg. yumru içerir. Toplam rezerv 21 milyar ton olarak tahmin ediliyor.  Peru kıyılarının 3000 km. uzağında bulunan diğer bir havza metrekare başına yaklaşık 10 kg manganez yumruları içermektedir. Penrhyn Havzası, Cook adalarına yakın, Avustralya’nın birkaç bin kilometre doğusundadır. Yaklaşık 750 bin km²’lik alanda metrekare başına yaklaşık 25 kg’dan fazla manganez yumruları içermektedir. Hint Okyanusu merkezindeki havzada ise metre kare başına 5 kg manganez yumruları bulundurmaktadır (12). Clarion-Clipperton Fay Zonu,  manganez yanında bakır ve titanyum da içermektedir  (2).

   Büyük Okyanus, önemli kobalt kabuğu bölgesini oluşturur. Japonya’nın 3 bin km. güneybatısındaki alan Birincil Kabuk Havzası olarak adlandırılır. Buradaki kabuk miktarı yaklaşık 7,5 milyar ton olarak tahmin edilmektedir (12). 

   Tayland ve Endonezya kıyılarında kalay minerali kasiterit deniz tabanından kazınarak çıkarılmaktadır. Alaska, Yeni Zelanda ve Filipinler açıklarında deniz altı kumlarından altın üretiliyor. Afrika’nın Namibya ve Güney Afrika Cumhuriyeti açıklarında Orange ırmağının denize taşıdığı erozyon malzemesinden elmas çıkarılmaktadır. Alçak enlem okyanusları kıta sahanlıklarında fosforit yatakları oluşmuştur (15).

   Papua-Yeni Gine çevresindeki Manus Havzasında masif sülfit yatağı yer alır. Bu yataklar milyonda 26 (26 ppm) altın içermektedir (2).

   Madencilik şirketleri Namibya açıklarında 2016 yılında 600 milyon dolar değerinde elmas üretmiştir. Bunlar karalardan akarsularla taşınan elmaslardır (14).

  Tanınmış bir elmas şirketi 2018’de Namibya kıyılarında 1,4 milyon karat (1 karat 0.2 gram) elmas çıkarmıştır.

Resim 6. Maden  Havzaları ve Münhasır Ekonomik Bölgeler  (WOR3_en_chapter_2.pdf )

   Deniz Tabanı Madenciliğinde Çevre Sorunları

   Deniz tabanı maden havzaları aynı zamanda birçok derin deniz canlısının yaşam alanını oluşturmaktadır. Maden üretim aşamalarında suyun sıcaklığında, bileşiminde, bulanıklığında ve atıkların deniz tabanına geri gönderilmesinde oluşabilecek tortulanma doğal ortamı bozucu etkiler yapabilmektedir.

   İsveç Kraliyet Akademisi’nce yapılan bir çalışmada üretim yapan bir gemi her gün 50 bin m³’den çok atık maddeyi deniz tabanına geri göndermektedir.  Bazı tahminler bu miktarın daha çok olabileceğini ifade etmektedir. Geniş alanlar tortularla örtüldüğünde pek çok deniz canlısının zarar göreceği ifade edilmektedir (5).

   Ticari madencilik için kullanılacak makinelerin çevre üzerindeki etkileri tahminden öte gitmemektedir. Toplayıcı ve kazıcı makineler çalışırken oluşacak çamur ve tortu bulutları çökeldiğinde deniz tabanı canlılarını gömebilir veya boğabilir,

  1. Emekli Coğrafya Öğretmeni

 

   Kaynaklar:

  1. Özturan, Murat., XTF Formatlı Yandan Taramalı Sonar Verilerinin Matlab Yazılımları ile Analizi ve Deniz Tabanı Sınıflandırması, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliğii Enstitüsü, Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi No. 144396.
  1. https://en.wikipedia.org/wiki/Deep_sea_mining
  1. Gelpke,Nikolaus., maribus gGmbH Managing Director, World Ocean reviev, 2014, 3 Marine Resources-Opportunities and Risks, Kiel Marine Sciences.

https://worldoceanreview.com/wp-content/downloads/wor3/WOR3_en_chapter_2.pdf

  1. Abbany, Zulfikar., Oceans of Metal, 5.06.2020.

https://www.dw.com/en/whats-the-science-on-deep-sea-mining-for-rare-metals/a-53686045

  1. Hylton S, Wil.,History’s Largest Mining Operation in About to Begin, The Atlantic,Şubat 2020.

https://www.theatlantic.com/magazine/archive/2020/01/20000-feet-under-the-sea/603040/

yltonOO

  1. Fox, Alex., Deep Sea Mining’s Environmental Toll Could Last Decades, Smithsonian Magazine,Mayıs 2020.

https://www.smithsonianmag.com/smart-news/deep-sea-minings-environmental-toll-could-last-decades-180974791/

  1. Christiansen, Bernd., Denda Anneke. ve  Christiansen, Sabine., Potential effects of deep seabed mining on pelagic and benthopelagic biota, ScienceDirect, ELSEVİER, Marine Policy, Nisan 2020.

 https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0308597X18306407.

  1. Connelly P. Douglas.,  Copley Jonathan T.,  Wilcox Sally ve diğerleri, Hydrothermal vent fields and chemosynthetic biota on the world’s deepest seafloor spreading centre, Nature Communications, Ocak 2012.

 https://www.nature.com/articles/ncomms1636

  1. NOAA, What is a hydrothermal vent ?

 https://oceanservice.noaa.gov/facts/vents.html

  1. Deep Sea Hydrothermal Vents, National Geographic, Resource Library.

https://www.nationalgeographic.org/media/deep-sea-hydrothermal-vents/

11.  Heffernan Olive., Seabed mining is coming — bringing mineral riches and fears of epic extinctions, Nature, Temmuz 2019.

 https://www.nature.com/articles/d41586-019-02242-y.

  1. World Ocean reviev, Mineral Sources 2, Manganese nodüle treasures, 2014.

https://worldoceanreview.com/en/wor-3/mineral-resources/manganese-nodules/

World Ocean reviev, Mineral Sources 2, Metal-rich crusts, 2014.

https://worldoceanreview.com/en/wor-3/mineral-resources/cobalt-crusts/

 World Ocean reviev, Mineral Sources 2, Massive sulphides in smoky depths. 2014.

https://worldoceanreview.com/en/wor-3/mineral-resources/massive-sulphides/

  1. wikipedia.org/wiki/Hydrothermal vent
  1. Sieff Kevin., The Washington Post, Africa, Temmuz 2017.

 https://www.washingtonpost.com/world/africa/a-new-frontier-for-diamond-mining-the-ocean/2017/07/01/a04d5fbe-0e40-4508-894d-b3456a28f24c_story.html  

  1. Science, 31 Ocak 2003. Bilim ve Teknik Dergisi sayı 424, s.18, Mart 2003.

 

[1] Emekli Coğrafya Öğretmeni