FRİGYA JEOPARKI
Eskişehir – Kütahya – Afyon İçin Uluslararası Turizm Markası
Dr. Erdal GÜMÜŞ [1]
Bakma ve Görme Sanatı:
Eskişehir ve Frigya; bizim Yunus’un diyarı… Kim bilir, belki de onun ölümsüz mısralarının ilham kaynağı aynı zamanda. Gerçekten de akarsularla adeta dilimlenmiş Frigya, şimdilerde kuru vadilerle örülü. Öyle ki, efsanelere konu olmuş, dağları saray eylemiş kudretli kral Midas’tan geriye ne bir ses ne bir nefes kaldı. Baki kalan bir kara pencere, herkesin nasibince göreceği.
Şimdilerde pek muteber bir iltifat olan “Her tuttuğun altın olsun” sözü belli ki Kral Midas’a pek yaramamış. Amerikan başkanına gönderdiği mektupta beyaz adama “Paranın yenemeyen bir şey olduğunu” öğütleyen Kızılderili Şefi Seattle’den çok önce maddiyatın ve metalaşmanın felaketine tanık olmuş Kral Midas. Belki de bu sayede kıymetsiz sandığımız ve mütevazı görünen pek çok şeyin en az altın kadar değerli olduğunun farkına varmıştır insanoğlu.
Kral Midas’ın dokunduğu herşeyi altına dönüştürdüğü huşunda kuşkusu olan Frigya’yı gün batımında ziyaret etmeli. Öyle ki burada bir süreliğine de olsa yer, gök altına dönüşür. Bereket bu illüzyon; nefsimiz hezeyanına kapılıp Kral Midas’ın pişmanlığına ramak kala gecenin karanlığına karışıp kaybolur.
Dokunduğu herşeyi ve dahi heryeri altına dönüştüren Midas’ın en büyük hazinesidir Frigya. Frigya’nın kıymetini anlamayan cevherden değil kendi sarraflığından şüphe etmeli.
Frigya’da Zaman ve Mekân
Jeoparklar esasen bizlere anlamakta, daha doğrusu kavramakta zorlandığımız iki soyut kavramı içselleştirmemize yardımcı olur. Zaman soyut bir kavram olmanın ötesinde Eeinstein’ın deyimiyle göreceli de bir kavram. Yani insanın zamanı ayrı, taşların zamanı ayrı (Geological Timescale) ve hatta uzayın zamanı var ki (Space Time) orada mesafe ve vakit aynı dirhemle (Lightyear) ölçülüyor. İnsan zihni kendi zaman akşını dahi algılamakta pek mahir sayılmaz. İşte Jeoparklar, yerkürenin yani kendi uzak geçmişimizi anlamamıza yarayacak önemli olaylara tekabül eden izleri barındırır. Frigya Jeoparkı bu birbirinden kopuk kavramların tek bakışta görülebileceği ender sahalardandır.
İnsanoğlu’nun mekan algısı ve bilgisi zaman algısından daha iyi sayılmaz. Öyle ki yerkürenin yuvarlak olduğu yahut güneş ve kendi etrafında dönmekte olduğu hala tam kabul görmemiştir. Buna şaşırmamak lazım, olan bitenin farkına vardığımız ve ansızın mağara resmetmeye başladığımız son 70 bin yıldır dünyayı 2 boyutlu olarak keşfediyorduk. İlk kez sanayi devrimi ile buharlı makinelere kömür temin etmek için ve yine aynı makinenin marifetiyle yürüdüğümüz sathın derinlerine inmeye başladık. Elbette buradaki derinlik kavramı oldukça göreceli zira derine kazmanın SSCB ve Amerika arasında amansız bir politik üstünlük mücadelesine dönüştüğünde dahi Ruslar Kola Derin Sondajında 13 kilometreyi göremeden pes ettiler. Yer yüzeyinden 13 bin metre derinliğe inebilmiş olmakla hasım rejime karşı mutlak bir galibiyet kazansa da yer kürenin 6378km yarıçapı düşünüldüğünde işin ne kadar başında olduğumuz daha net anlaşılacaktır. Öte yandan yerçekimine kısmen meydan okuyup ayaklarımız yerden kesmek için Wright kardeşleri; Atmosferin sınırlarını zorlamak içinde Warner von Braun’un V2 rekotlerini beklememiz gerekecekti.
Frigya sahasında gökyüzüne tırmanan yahut yer altına inen merdivenler görmek sizi şaşırtsın!
Frigya sahasına ruhunu veren tüf kayaçları Miyosen devrinde yani günümüzden yaklaşık 15- 20 milyon yıl önce püsküren volkanların eseridir. Geniş alanları kaplayan bu tüf platoları sonrasında tektonik faaliyetlerle kesilip akarsularla derinlemesine yarılmasıyla bu günkü labirent görünümünü kazanmıştır. Ardışık püskürme dönemlerinin çökelleri birbirleri ile tam pekişmediğinden ve mukavemet farkından ötürü topoğrafyada şevler ve korniş diklikleri ile birbirlerinden ayırt edilebilmektedir.
Aynı kayaç türünde görülen bu nüans farklılıklar dahi topoğrafyayı ve doğal peyzajı tekdüzelikten çıkarıp adeta fraktal benzeri sonsuz detaya kavuşturmuştur. Frig vadisinde sıklıkla görebileceğimiz, bal peteğine yahut dantel örgüsüne benzetilen ve tamamen doğanın sanatı olan Tafoniler kovuklu aşınma (Cavernous weathering) sonucu oluşmuştur.
Belki de Frigler bu Tafonilerden ilham alarak sunaklarını ve yaşam alanlarını kayaların içerisine oymaya karar vermişlerdir. Frigya sahasında hüküm süren tüm medeniyetler adeta sözleşmişçesine bu kaya kültürünü birbirlerinden devralıp devam ettirmişlerdir. Dünün, bugünün ve yarının aynı anda yaşandığı Frigya’da mekanın zamandan bağımsız bu devamlılığı hemen hemen her yerde göze çarpar. Frigya sahasının en özgün yanı jeoloji, jeomorfoloji, arkeoloji ve güncel yaşam kültürünün iç içe geçmiş olmasıdır.
Frigya Jeoparkı Eskişehir – Kütahya – Afyonkarahisar Bölgesine Ne Kazandırır:
- Frigya sahasının doğal, jeolojik, jeomorfolojik kültürel, arkeolojik değerlerini topyekûn kucaklayıp turizme kazandırabilecek en uygun uluslararası statü UNESCO Jeoparkı tescilidir.
- Yurt dışı turizm pastasından pay almak, büyük tur operatörlerinin listesine girmek için en etkili yol uluslararası tescile sahip olmaktır. Her şeyde olduğu gibi marka değeri belirleyicidir.
- Jeoparklar uluslararası turizmde henüz pastası paylaşılmamış, rekabeti düşük bir alandır. Frig sahası için 1100 üyeli UNESCO Dünya Kültür Miras Listesine girmek yerine henüz 160 üyesi bulunan UNESCO Jeoparkı olmak daha akıllıca olacaktır.
- Frig sahasının turizm destinasyonları ekseriyetle kırsal alanlardadır. Jeopark sayesinde turizm faaliyetleri ve gelirleri kırsal alanlarda çok daha geniş kitlelere ulaşabilecektir.
- Geleneksel deniz, kum, güneş turizminin aksine Jeoturizm yılın tamamına dengeli dağılır ve özellikle “ölü sezon” olarak tabir edilen sonbahar-kış-ilkbahar aylarında yoğunlaşır.
- UNESCO tescilli Frig Jeoparkı bölge için önemli bir turizm marka değeri ve kent kimliği olabilir, yerel halkın bu değerleri sahiplenme, vatanına, milletine aidiyetini pekiştirir.
- Frig sahasında gerçekleşecek Jeoturizm düşük yatırım maliyetine karşın en yüksek gelir seviyesine sahip turist kitlesine hitap eden, karlılığı, amortismanı yüksek turizm tipidir.
- UNESCO tescili ve sıkı denetimi sayesinde Frig Jeoparkı sürdürülebilir yapı kazanacak, altyapı ve hizmet kalitesini sürekli artırarak marka değerini koruyacaktır.
[1] Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi