PROF. DR. HÜSEYİN TUROĞLU İLE COĞRAFYA BİLİMİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU[1] – Sinan KÜTÜK[2]
Özet
Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nden Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın amacı coğrafya bölümlerinin eğitim kalitesini, teknik imkânlarını, Türkiye’deki durumunu, mesleki sorunlarını ve çözüm önerilerini, fırsatlarını ve de çokça deneyimleri okuyucuya aktarmaktır. Mevcut coğrafya bölümlerinde okuyan öğrenciler için rehber niteliği taşıyacağı düşünülmektedir. Aynı zamanda son yıllarda sayısı hızla artan mezun coğrafyacılar için ise birer tavsiye niteliği taşımaktadır. Bu çalışmanın önemi ise 37 yıllık meslek hayatı boyunca multidisipliner platformlarda yer alan Turoğlu’nun kamu ve/veya özel sektörün ihtiyaç ve beklentilerini bilmesi ve bu durumu başta coğrafyacılar olmak üzere yakın disiplin mensuplarına aktarıyor olmasıdır. Yapmış olduğumuz bu ve bunun gibi söyleşiler, ilgili meslek dallarının mevcut durumunu, sorunlarını ve fırsatlarını güncel bir biçimde okuyucuya iletmesi ve okuyucunun bu konuda yerinde ve zamanında aksiyon alması bakımından son derece önemlidir. Bu çalışma aracılığıyla bu konular en güncel şekilde yeniden irdelenmiştir ve irdelenmeye de ihtiyacı vardır. Çalışmamız bu ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. Çalışmanın yöntemi ise tamamen e-mail ortamında karşılıklı soru ve cevaplama şeklinde olmuştur. Son kontroller Turoğlu tarafından da yapıldıktan sonra çalışmamız son şekliyle servis edilmiştir.
- Sinan Kütük
Kısaca kendinizden ve çalışma alanınızdan bahseder misiniz? Coğrafyada uzmanlığınız nedir?
- Hüseyin Turoğlu
Üniversite eğitimim; 1978 yılında üniversite seçme sınavı tercih listesinde ilk sıralarda yer verdiğim, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, “Yapısal Jeomorfoloji Anabilim Dalını” kazanmamla başladı. Haziran 1982 de lisans eğitimimi tamamladım. Yüksek lisans eğitimimi; 1986 yılında, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü, Jeomorfoloji Anabilim Dalında (Diploma no: 62), Doktora eğitimimi; 1993 yılında, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, Jeomorfoloji Anabilim Dalında (Diploma no: 51) tamamladım.
Mayıs 1984 – Ağustos1987 tarihleri arasında, özel sektör madencilik şirketinde linyit kömürü ağırlıklı, maden arama, işletme, rapor hazırlama faaliyetlerinde, Eylül 1987 – Ağustos 1989 tarihleri arasında, Kınalı – Sakarya Otoyolu projesini gerçekleştiren IGL – STFA konsorsiyumunda, İtalyan şirketi “Salini Impregilo (IGL)” ekibinde, , otoyol inşaatı altyapı ve toprak işleri projelendirme, kontrol ve hesaplama çalışmaları, Ağustos 1989 – Ağustos 1992 tarihleri arasında, inşaat sektöründe toplu konut, şehirsel altyapı, peyzaj, saha düzenleme çalışmalarında, farklı meslek mensupları ile birlikte, jeomorfolog olarak görev yaptım. 01 Eylül 1992 tarihinde İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Fiziki Coğrafya Anabilim Dalında Araştırma Görevlisi kadrosunda, mezun olduğum okul ve bölümde akademisyen olarak göreve başladım. 03 Şubat 1999 da Yrd. Doç. Dr., 10 Nisan 2006 tarihinde Doç. Dr., 14 Haziran 2012 tarihinde Prof. Dr. akademik unvanlarını aldım. Halen Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Fiziki Coğrafya Anabilim Dalında Prof. Dr. öğretim üyesi olarak görevimi sürdürmekteyim.
Jeomorfoloji bilimine bakış ve kabul ediş yaklaşımımın temeli; yeryüzü şekilleri ve morfodinamik etken ve süreçlerin faaliyetlerinin girift ilişkisi, potansiyel belirleme, planlama, problem çözme kapsamındadır. Bu yaklaşım içinde; özel sektörde çalıştığım ve üniversite de akademisyen olarak görevim süresince, coğrafya bütünselliği içinde jeomorfoloji bilim dalının uygulamalarını gerçekleştirme çabası içinde oldum. Fiziki coğrafya temelli bir jeomorfolojinin; insan yaşamında problem çözen, geleceği planlayan, insanın yaşam kalitesine katkı yapan, toplumun refah seviyesinin yükselmesinde rol üstlenen yaklaşımları hayata geçirmeyi, elimden geldiğince bu hedefe katkıda bulunmayı kendi mesleki misyonum olarak görüyorum.
Bilimi bilim için değil, bilimi insan için yapma prensibini benimseyenlerdenim. Coğrafya bilimi şemsiyesinin, parçalardan oluşan bir bütünü temsil ettiğini, bu bütünü oluşturan parçaların kendi alanlarında uzmanlık gerektirdiğini ve aynı zamanda bu uzmanlıkların birbiri ile çok sıkı bir sebep-sonuç ilişkisi içinde olduğunu, birbirinden ayrılmasının önemli eksiliklere ve yanlışlıklara neden olacağını düşünüyor ve inanıyorum. Bu yaklaşım içinde; daima, coğrafyacı kimliğimi unutmadan, fiziki coğrafya ağırlıklı çalışmalarımı, jeomorfoloji uzmanlığı temelli olarak, insana hizmet etme amacı içinde oldum.
- Sinan Kütük
Neden akademisyen olmayı tercih ettiniz? Akademisyenlik dışında farklı bir meslek yapmayı düşündünüz ya da yaptınız mı?
- Hüseyin Turoğlu
Ortaöğretim dönemimde; arazide, doğa ile iç içe, insan yaşamına katkı veren, toplum menfaatine kazanımlar üreten ve bunların sorumluluğunu taşıyan bir meslek özlemim vardı. Bu yaklaşımım hiçbir zaman değişmedi.
1982 de Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra meslek yaşamımı iki farklı dönem ile tanımlayabilirim. İlk dönem; jeomorfolog olarak, farklı meslek alanlarında, farklı meslek mensupları ile birlikte jeomorfoloji uygulamalarını gerçekleştirme fırsatı bulduğum “özel sektör” performans dönemidir. Sonra ki dönem ise özel sektörde edindiğim tecrübe ve mesleki birikimlerimi üniversitede coğrafya, jeomorfoloji eğitimi almak isteyen gençlerle paylaşmaya gayret ettiğim “akademik” performans periyodudur.
Özel sektör çalışanı olmak ve sektörde kalıcı olmanız; çalıştığınız şirketin sizden alacağı performans ya da sizin şirkete kazandıracaklarınız ile doğrudan ilişkilidir. Özel sektörde çalışan olarak hayatınızı kazanmanız için sadece bir işi, kendi işinizi yapıyor olmak da yeterli olmaz. Bunun anlamı şudur; kendi mesleki yeterliliğinizin yanı sıra iş sektörünüzün mesleğiniz ile ilgili bileşenlerini tanımanız, bu konularda da kendinizi geliştirmeniz ve çalışma hayatınızda bu yeterlilikleri kullanarak hizmet vermeniz gerekir. Madencilik sektöründe 4 sene boyunca maden, jeoloji ve harita mühendisleri ile birlikte çalıştım. Sonraki 3 sene İtalyan Impregilo (IGL) şirketinde, TEM otoyol inşaatında, inşaat, harita, jeoloji ve jeofizik mühendisleri ile birlikte çalıştım. Ağustos 1989 – Ağustos 1992 tarihleri arasında, inşaat sektöründe inşaat, makine ve elektrik mühendisleri ile birlikte toplu konut, çevre düzenlemeleri ve diğer inşaat işlerine ait çalışmalar yaparak hayatımı kazandım. Birlikte görev yaptığım maden, inşaat, harita, jeoloji ve jeofizik mühendisliği gibi farklı meslek temsilcilerinin, ilgili şirket ve faaliyet alanlarına ait çalışmalarında ne tür jeomorfoloji verilerine ihtiyaç duyduklarını, hangi jeomorfoloji verilerini kullandıklarını, onların temel kitaplarından anlamaya, keşfetmeye çalışmak ve bunu başarmak, özel sektörde 11 sene çalışmanın temel anahtarı olmuştur.
Jeomorfolog olarak özel sektörde çalıştığım her meslek alanında daima kendime şu soruları sordum. “Yapmakta olduğum iş ile ilgili benim bildiğim, onların (beraber çalıştığım diğer teknik personel) bilmediği ne var?” Çalışma fırsatı bulduğum üç farklı özel sektörün faaliyetleri kapsamında da jeomorfoloji bilgisine ihtiyaç vardır. Buna karşın, bu ihtiyaçlar jeomorfoloji bilimine yakın meslek mensuplarınca karşılanmaya çalışılır. Ancak bir jeomorfoloğun bir jeoloji mühendisi kadar iyi jeoloji, bir maden mühendisi kadar iyi madencilik yapamayacağı gibi Jeoloji, harita, maden mühendisleri de, mesleki yeterliliklerini kazanmış bir jeomorfolog kadar iyi jeomorfoloji yapmaları beklenemez. Bir jeomorfolog olarak önemli olan; alanında sektörel ihtiyaçlara cevap verecek güncel mesleki yeterlilikleri kazanmış olmak ve bu kazanımları kullanarak problem çözmeyi, öngörülerde bulunmayı, kaynak yaratmayı başarabilmektir. Bunu başarabildiğiniz oranda jeomorfolog olarak aranılan kişi olursunuz, tanınan meslek sınıfı haline gelirsiniz, mesleki tanınırlığınız artar.
Sonraki dönem; özel sektör tecrübelerimi bir akademisyen olarak öğrencilerimle paylaşmayı hedeflediğim dönemdir. Bir coğrafya bölümü mezunu olarak, ben 11 sene özel sektörde çalışarak hayatımı kazandıysam, bunu başka coğrafya bölümü mezunları da başarabilir diye düşündüm. Bunun başarılması için yaşadıklarımı paylaşmalıydım. İşte bu yüzden akademisyen olmayı tercih ettim. Bu tercih bana heyecan ve istek verdi. Çünkü üniversitede coğrafya bölümünden mezun olan öğrenciler kendilerine sadece ortaöğretim kadrolarında öğretmenlik mesleğini tek çıkış yolu olarak görüyorlardı. Oysa fakültenin ya da bölümün kapısında öğretmen okulu yazmıyordu. Ayrıca dışarıda, yaşamın içinde olan, yaşamı etkileyen, yaşamdan etkilenen koca bir coğrafya, fiziki coğrafya, jeomorfoloji dünyası vardı. İstisnai örnekler dışında, karar vericiler ya bunun farkında değillerdi, ya da anlaşılamaz şekilde çekimser veya reddeden reaksiyonla davranılıyordu. Bu genel kabul edişleri değiştirmenin hiç de kolay olmadığını, akademik kadroda çok geçmeden anlamış olmama rağmen, farklı akademik unvanların verdiği imkânlar ile yukarıdaki düşüncelerim hakkında çaba sarf etmekten geri kalmamaya çalıştım.
- Sinan Kütük
Günümüzde, coğrafya bölümünden mezun olanların özel ya da kamunun bünyesinde teknik personel olarak çalıştığını neredeyse hiç duymuyor ve görmüyoruz. Bu durumun nedeni sizce ne olabilir? “Coğrafyacı” unvanının henüz tanınmıyor olması bu duruma bir etken midir?
- Hüseyin Turoğlu
Coğrafya, her alanı ve alt konusu ayrı ayrı yaşamın doğrudan içinde olan bir bilim dalıdır. Yaşamın bu kadar içinde olan bir bilim dalının meslek olarak insan yaşamına katkı verememesi, katkı verme potansiyelinin olmaması düşünülemez. Bu yüzden, tabii ki coğrafya bölümlerinden mezun olanların özel ve/ya kamu sektöründe çalışarak insan yaşamındaki konu ile ilgili problemlere çözüm üretme, yaşam kalitesini ve refah seviyesini yükseltme konularında katkı yapma potansiyeli vardır. Coğrafya bölümlerinden mezun olanların; öğretmenliğin haricinde, özellikle inşaat sektörü, yerel yönetimler, DSİ, karayolları, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Havza Yönetimi, Afet Yönetimi, Planlama (Çevre Düzeni Planları, Bölge Planları, Turizm Master Planları, vb.), Turizm kurumları/şirketleri, bünyelerinde coğrafi bilgi sistemleri uygulamaları olan kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlar başta olmak üzere kamu ve/ya özel sektörün birçok farklı alanlarında, teknik personel olarak görev yapma imkânı vardır. Ancak bu gerçek ve potansiyel; coğrafya bölümü mezunlarının bu alanlarda iş bulma, çalışma ve kadro açılması için yeterli gerekçe ya da sebep olamaz ve zaten olmamıştır da.
Coğrafya bölümü mezunlarının kamu ve/ya özel sektörde iş bulması, çalışabilmesinin üç temel konu ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu konulardan biri Coğrafya Bölümü mezunlarının mesleki yeterlilikleri, diğer konu coğrafya bölümlerimizin misyonları ve müfredatları ile eğitim yeterliliklerinin misyonlarıyla uyumlulukları. Bir diğer konu ise ilgili kanun ve yönetmeliklerdir. Bu güne kadar, bu konudaki problemlere ait farkındalık ve çözüme yönelik doğru stratejiler sağlanmadığı ve/veya sağlanamadığı için istisnai örnekler hariç, coğrafya bölüm mezunları kamu ya da özel sektörde iş bulamıyorlar, çalışamıyorlar.
Bu konunun arz-talep ilişkisi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Düz mantık olarak; siz benim bir problemimi çözersiniz, ben de bu hizmetinizin karşılığını size veririm. Sizin, benim problemimi çözen kişi olduğunuzu görür ve bilirsem, problemim olduğunda sizi ararım. Kamu size kapılarını açar, özel sektör size iş imkânı sağlar. Kamu ya da özel sektörde çalışan kişi olmanız, yaptığım bu açıklama çerçevesinde aranılan kişi olmanız ile ilgilidir. Çalışan, aranılan kişi olmanız için bu potansiyele sahip olmanız değil, benim problemimi çözen, yaşamıma katkı yapan kişi olmanız önemlidir. Şimdi ben size bir soru sormak istiyorum. Hangi ya da kaç coğrafya bölümümüzün müfredat programı ve eğitim yeterliliği; yukarıda sayılan iş alanlarında görev yapma yeterliliklerine sahip mezun verebilecek yetkinliktedir? Coğrafya bölümü mezunlarının kamu ve özel sektörde iş bulması, çalışabilmesi için günümüz koşulları içinde, ilgili alanlardaki ihtiyaçlara cevap, hizmet verebilecek mesleki yeterliliklere sahip olması gerekir. Coğrafya bölümü mezunlarının bu yeterliliklerden yoksun olmaları engellerden biri, hatta en önemlisidir.
Coğrafya bölümlerinin web sayfalarına baktığınızda onların misyonları yazılıdır. Coğrafya bölümlerinin misyonları; onların var oluş nedenlerini ifade ediyor olmalıdır. Bu var oluş nedenleri “coğrafyacı meslek yeterliliklerini kazandırmak” olarak ifade edildiği örnekler yok denecek kadar azdır. Bu şekildeki misyona sahip olan bölümlerin müfredat programları, sahip oldukları eğitim imkanları ve eğitmen kadrolarının bu misyon için yeterli olup olmadığı ise ayrı bir tartışmanın konusu olduğunu düşünüyorum. Coğrafya bölümleri, kendilerine; “biz hangi iş ya da işleri yapma yeterliliklerine sahip mezun veriyoruz ya da vereceğiz?” sorusunu sormalılar ve bu konuda bir karar vermeliler. Sonra da verecekleri bu karara bağlı olarak, “sektör ihtiyaçlarına göre” ilgili alanda çalışacak coğrafyacı için meslek yeterliliklerini sağlayacak müfredat programını, ders içeriklerini oluşturup uygulamaları gerekir. Bölümlerimizin, bu yaklaşım ile misyon ve müfredat programlarını gözden geçirmelerine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Her mesleğin bir kanunu vardır. Ancak, coğrafyacı meslek unvanını tanımlayıcı “meslek kanunu” yoktur. Zaten birçok problemin kaynağı da “coğrafyacı meslek kanunu” olmayışıdır. Bu kanunda; coğrafyacı meslek tanımı, mesleki yeterlilikleri, bu yeterlilikler için eğitim standartları, mesleki çalışma koşulları vb. birçok tanım, sınıflama ve açıklamalar yer alır, almalıdır. Coğrafya bölümlerimizde uygulanmakta olan coğrafya müfredat programında bir standart olmayışı, kamu kurumlarında kadro tahsisine esas alınacak “coğrafyacı mesleğine ait iş tanımlaması” yapılamaması, hatta bu işlerin coğrafyacıların dışındaki meslekler için tanımlanması; tamamen, bu konular için esas alınacak bir coğrafyacı meslek kanununun olmayışından kaynaklanmaktadır.
“Coğrafyacı” bir meslek sınıfını tanımlayan bir unvandır. Size bir sorum daha olacak; “Coğrafyacı” meslek unvanını kim veriyor? Kimdir “coğrafyacı”? Coğrafya bölümlerinden mezun olanlara “coğrafyacı” meslek unvanı mı verilir? Böyle olduğu nerede yazıyor?
Üniversitelerimizin coğrafya bölümlerinden mezun olanlara; 4 yıllık coğrafya programından mezun olduğu belirtilen, kanun ve yönetmeliklerin kendine sağladığı hak ve yetkilerden faydalanmak üzere diploma verilir. Mezunlara bu diplomalarla coğrafyacı meslek unvanı verilmez. Peki, coğrafya bölümü mezunları hangi kanun ve yönetmeliklerden yararlanırlar? Bu konudaki tek örnek; pedagojik formasyon almaları halinde öğretmenlik mesleğini yapabilmeleridir. Ama zaten sorunuzda kastettiğiniz bu değil.
Öğretmenlik mesleği dışında, coğrafya bölümü mezunlarının kamu sektöründe “jeomorfolog” kadrosu için “jeomorfolog olarak görev yapabilir” belgesi ile iş bulma imkânı vardı. Vardı diyorum, zira bu konudaki uygulamalar 1982 yılı mezunlarına kadar kısmen sağlıklı uygulanabildi. 1982 yılında uygulamaya konulan YÖK yasası ile coğrafya bölümlerinin “kürsü” sisteminden “bölüm” sistemine geçmesi; bu belgenin verilmesinde ve belgeyi kullanan mezunların jeomorfolog meslek yeterliliklerinin sağlamasında tam bir kaosa neden oldu. Gelinen noktada ise bu belge artık ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından dikkate alınmamaktadır. “coğrafyacı unvanı” tek başına bir çözüm değildir. Çözüm coğrafyacı meslek kanunun çıkartılmasındadır. “Coğrafyacı Ulusal Meslek Standardı” ve “Coğrafyacı Ulusal Meslek Yeterlilikleri” oluşturulmalı ve Resmi Gazetede yayınlanarak kanunlaşmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.
Bu gerçekleştirildiği zaman; YÖK, kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör bu kanuna göre hareket etmek zorundadırlar. Bu durum; coğrafya yükseköğretimine, coğrafyacı kadro ve meslek uygulamalarına standart getirecektir.
- Sinan Kütük
Size göre ideal bir coğrafya bölümü gerek teknik gerekse akademik kadronun yeterliliği açısından temel olarak hangi imkânlara sahip olmalıdır? Bu imkânı sağlayabilmiş Dünya’dan ya da Türkiye’den örnek verebileceğiniz bir coğrafya bölümü var mıdır?
- Hüseyin Turoğlu
Coğrafya bilim dalı; birbiri ile etkileşim halindeki farklı uzmanlık konularını içeren, çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Yükseköğretim lisans coğrafya eğitiminin çağdaş ve günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek kapsam ve yeterliliklerde verilebilmesi; hem akademik kadro yeterliliği ve hem de eğitim araç, gereç, laboratuvar ve fiziki ortam koşullarına ait imkânlar ile ilgilidir. Bu imkânlar ve yeterliliklere; tüm yönleri ile coğrafya bilim dalı lisans eğitimi için her hangi bir bölümün sahip olmasını zor bir olasılık olarak görüyorum.
Coğrafya bölümlerinin; sahip oldukları imkânlar ve yeterlilikleri dikkate alarak misyonlarını belirlemelerinin doğru olduğunu düşünüyorum. Böylece; imkânlarını, yeterliliklerini, enerjilerini coğrafya bilim dalının bir alanı ya da konusuna odaklayarak, ideal standartlardaki lisans coğrafya eğitimi verebilme şansını yakalayabilirler. Bir başka ifade ile “ihtisas bölümleri” yapılanmasını kastediyorum. Coğrafya bölümleri, misyonlarını; akademik kadro yeterlilikleri ve teknik altyapı imkânlarına göre coğrafya bilim dalının bir konusu ya da alanına odaklanacak şekilde belirlerse aslında “ihtisas bölümü” yapılanmasını gerçekleştirmiş olacaklarını düşünüyorum.
“İdeal bir coğrafya bölümü gerek teknik gerekse akademik kadronun yeterliliği açısından temel olarak hangi imkânlara sahip olmalıdır?” sorusunun cevabı “o coğrafya bölümünün var oluş sebebi” ile alakalıdır. Akademik kadro ve teknik altyapı imkânlarının, “bölümün varoluş sebebini” karşılayacak yeterliliklerde olması ideal olanıdır. Bunun için coğrafya bölüm yönetimi kendine şu soruyu sormalıdır; “Benim var oluş sebebim ne? Ben niçin varım?” Sonra da şu soruya cevap aramalı; “sahip olduğum imkân ve yeterlilikler, var oluş sebebimin gereğini yerine getirmek için uygun ve yeterli mi?”.
Dünya’daki örnekler incelendiğinde, coğrafya bölümlerinin; coğrafya bilim dalının fiziki coğrafya ve beşeri coğrafya alanlarındaki, hayatın içinde olan, insan yaşamına katkıda bulunan farklı konularında ihtisaslaşan programları uyguladıkları görülür.
Bu bölümler; temel coğrafya eğitimi üzerine kurgulanan coğrafyanın bir konusunda uzmanlaşma, meslek edinme misyonu ile programlarını oluşturmuşlardır. Ve bu coğrafya bölümleri, ihtisas alanları ile anılırlar. Öğrenciler tercihlerini, bölümlerin ihtisas alanlarına göre yaparlar.
Ülkemizde, “ihtisas bölümü” yapılanmasını esas alarak uygulamayı benimseyen coğrafya bölümlerimizin olduğunu biliyorum. Ancak coğrafya bölümlerimizin birçoğu genel ifadelerden oluşan bir misyon tanımı ile kendilerini tanıtıyorlar. Bu bölümlerdeki öğrencilere mezuniyetleri sonrasında hayatlarını nasıl kazanacakları sorulduğunda, meslek olarak “coğrafya öğretmenliği” cevabını alırsınız. Oysa fakültenin kapısında “öğretmen okulu” ya da “eğitim fakültesi” yazmaz. Yani, coğrafya bölümlerimizde lisans coğrafya eğitimi alan öğrencilerin çok büyük bir bölümünün meslek olarak hedefi “coğrafya öğretmenliği” dir. Bir anlamda, öğrenci profili; coğrafya bölüm programlarından beklentileri dolaylı olarak şekillendirdiği görülüyor. Aslında, bölümlerimizin, misyonlarını, müfredat programlarını, imkânlarını ve yeterliliklerini, öğrenci profilinin mesleki beklentisini dikkate alarak gözden geçirmeleri; “ihtisas bölümü” yapılanmasını kendiliğinden gerçekleştiriyor. Ancak bunun farkında olunması çok önemli. Ayrıca, ülkemiz coğrafya lisans programındaki öğrencilerin büyük çoğunluğunun, meslek olarak kendilerine sadece “coğrafya öğretmenliğini” hedeflemeleri, üzerinde düşünülmesi ve araştırılması gereken çok önemli bir diğer konudur.
- Sinan Kütük
Öğrencilerin, Coğrafya bölümlerine sözel puan türüyle yerleştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Hüseyin Turoğlu
Ülkemizde, coğrafya bilim dalının sosyal bilim olarak görülmesi nedeni ile coğrafya lisans eğitimine kabul edilen öğrencinin de sözel puanla yerleştirilmesi kabul edilmiştir. Ancak coğrafya bilim dalının, diğer bilim dallarından farklı olarak, kendine has bir yapısı vardır. Bu farklılık, onun “Fiziki Coğrafya” ve “Beşeri Coğrafya” olarak iki temel disiplinden oluşmasıdır. Bu özelliği nedeni ile üniversitelerin coğrafya bölümlerine yerleştirilecek olan öğrencilerden hem sayısal ve hem de sözel yeterlilikler aranmalıdır. Sözel puan türü ile yerleştirilen öğrencilerin ortaöğretim program niteliği, coğrafya yükseköğretim için gerekli eğitim altyapısını hazırlamakta yetersiz kalmaktadır. Ben, öğrencilerin; “eşit ağırlıklı” puan türü ile üniversite coğrafya bölümlerine yerleştirilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum.
- Sinan Kütük
Coğrafya bölümlerinin sosyal bilimler alanında yer alması ve Edebiyat Fakültelerinde okutulması sizce doğru bir konum mudur? Coğrafya bölümleri fiziki ve beşeri coğrafya olarak ayrılmalı mıdır?
- Hüseyin Turoğlu
Yükseköğretim coğrafya eğitiminin nerede verildiğinden çok, bence önemli olan bu eğitimin nasıl, hangi koşullarda ve yeterliliklerde verildiğidir. 1970 li yıllarda da bu tartışma vardı. O dönemlerde, İstanbul üniversitesinde “yerbilimleri fakültesi” çatısı altında, coğrafya, jeoloji, jeofizik bölümlerinin olduğu bir yapılanma gündeme gelmiş ve tartışılmıştı. Sonrasında da zaman zaman bu tür tartışmalar hep oldu. Coğrafya eğitimi nerede olmalı, Kaç anabilim dalından oluşmalı, anabilim dalları ayrı fakültelerde mi olmalı, bazı coğrafya alanları ya da konularının farklı bölüm ya da mühendisliklerde olması talepleri gibi konular zaman zaman farklı platformlarda hep tartışıldı Bazıları halen de tartışılmaktadır. Bana göre bu tartışmaların temelinde; mevcut coğrafya eğitiminin, günümüz bilimsel platformlarda uluslararası standartlarda ve insan yaşamındaki ihtiyaçlarına cevap verecek nitelik ve yeterliliklerde olamamasından kaynaklanmaktadır. Bence bu nitelik ve yeterliliklere sahip olmak için coğrafya lisans eğitiminin ille de şu ya da bu fakülte çatısı altında olma zorunluluğunu düşünmüyorum. Doğru hedefler, doğru ve nitelikli akademik ve fiziki, teknik altyapı ve stratejilerin; coğrafya lisans eğitimi için çok daha önemli ve gerekli olduğu düşüncesindeyim.
Her şeyden önce; coğrafya bilim dalının bütünlüğünün korunması gerektiği ve anabilim dallarının bu bütünlük içinde kalmasının doğru olduğu kanaatindeyim. Farklı uzmanlık konularına sahip olmasına rağmen, aslında coğrafyanın hangi alanında ve konusunda çalışırsanız çalışın, coğrafya çatısı altındaki diğer alan ve konulardan kendinizi kesin çizgiler ile soyutlayamazsınız. Bunu yaparsanız ya da yapmaya çalışırsanız o zaman coğrafya değil başka bir bilim dalı çalışması yapıyor olursunuz. Örneğin, jeomorfoloji çalışıyorsanız; hidrografya, klimatoloji, bitki ve toprak örtüsü hatta insan faktöründen bir ya da birkaçının mutlaka bu çalışmanızda ilişkisel etkileşimi, katkısı vardır, olacaktır. Bu ilişkisel etkileşimi göz ardı edemezsiniz, edilmemesi gerekir. Coğrafya bilim dalının bu yapısının doğru ve iyi algılanması çok önemlidir. Coğrafya bilim dalı alanı ya da konularında uzmanlaşmak; uzun süredir ihmal edilen ama yapılması, olması gerekli ve çok önemli bir konudur. Ancak bu uzmanlaşma; coğrafya bütünlüğünden kopma, başka bir bilim dalı uygulayıcısı gibi olma anlamına gelmemelidir, bu hataya düşülmemelidir.
UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu) tarafından geliştirilen “ISCED-2011 (International Standard Classification of Education 2011)” ve “ISCED-F 2013 (International Standard Classification Of Education, Fields of education and training 2013) Detailed field descriptions” raporu uluslararası önlisans, lisans ve lisansüstü eğitim programları sınıflamasıdır. Bu sınıflamalarda fiziki coğrafya’nın “yerbilimleri” ile birlikte, beşeri coğrafya’nın ise “sosyal ve davranış bilimleri” ile birlikte bir sınıflandırmaya tabii tutulduğu görülmektedir. YÖK de ISCED 2011 ve ISCED-F 2013 kapsamda aşağıdaki sınıflamayı esas alarak önlisans, lisans ve Lisansüstü eğitim programlarını yenileme çalışmalarını sürdürmektedir. Bu kapsamda, YÖK; coğrafya lisans eğitimini iki ayrı anabilim dalına bölerek yeni isimlendirme ve sınıflama yapma eğilimi içinde olabilir. Zira esas aldığı ISCED 2011 ve ISCED-F 2013 sınıflamasında coğrafya lisans eğitimi aşağıdaki gibidir.
Beşeri Coğrafya:
ISCED-2011: 03. Social sciences, business and law (Sosyal bilimler, işletme ve hukuk), 3.1. Social and behavioural science [geography (except physical geography)], {Sosyal bilimler ve davranış bilimleri [coğrafya (fiziki coğrafya hariç)]}.
ISCED-F 2013: 03 Social Sciences, Journalism and Information (Sosyal Bilimler, Gazetecilik ve Bilgi), 031 Social and behavioural sciences (Sosyal ve davranış bilimleri), 0314. Sociology and cultural studies [Cultural geography (human and social geography)], {Sosyoloji ve kültürel çalışmalar [Kültürel coğrafya (beşeri ve sosyal coğrafya)]}
Fiziki Coğrafya:
ISCED-2011: 04. Science (Bilim), 4.4. Physical sciences (physical geography and other geosciences) [Fiziki bilimler (Fiziki coğrafya ve diğer yerbilimleri)]
ISCED-F 2013: 05. Natural Sciences, Mathematics and Statistics, (Doğa bilimleri, Matematik ve İstatistik) 053. Physical sciences (Fiziki bilimler), 0532. Earth sciences (Geography-Physical) [Yer bilimleri (Fiziki Coğrafya)].
Çok ilginçtir ki başta İngiltere, Almanya, Fransa, Amerika gibi ülkelerin önde gelen üniversitelerindeki coğrafya lisans eğitimi incelenirse; YÖK’ün ISCED 2011 ve ISCED-F 2013 de yapılan isimlendirme ve sınıflamayla benzeşmediği fark edilir. Bu üniversitelerin çoğunda, coğrafya eğitiminin; doğrudan ve sadece “coğrafya bölümü” adı altında, ya da bazılarında olduğu gibi Coğrafya ve Çevre, Coğrafya ve Planlama, sosyoloji ve coğrafya, coğrafya ve bölge planlama adı altında (ki burada da coğrafya bütünlüğü korunmuştur), bazı ülkelerin üniversitelerinde ise “coğrafya fakültesi” çatısı altında verildiği görülür. Bu durumun anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Eğer yeni bir yapılanma için benim fikrimi sorarsan; aslında coğrafya lisans eğitiminin nerede olduğu değil, nasıl ve hangi yeterliliklerde yapıldığı önemli, bence. Bu yaklaşım içinde; yeni bir yapılanma ya da sınıflama modeli için şöyle bir önerim olabilir. Prensip olarak, coğrafya çatısı altındaki alanların ya da konularının ayrılmasın doğru olmadığını düşünüyorum. Hatta “Geo” ile başlayan bilim dallarının bir çatı altında toplanmasının, bu çatı altında olacak her bilim dalı için çok faydalı olacağına, hem lisans ve hem de lisansüstü öğrencilerinin farklı bilim dallarının derslerini takip ederek daha iyi eğitim alacaklarına inanıyorum. Geçmişte gündeme gelen “Yerbilimleri Fakültesi” bu konudaki olumlu bir yaklaşım olabilir. Ya da bu model; coğrafya bütünlüğünün korunarak yer alacağı “Earth System Science-Yer Sistem Bilimi” çatısı altında olabilir.
- Sinan Kütük
Liselerde okutulan coğrafya derslerinin seçmeli olması, içeriğinin sığlaştırılması ve üniversiteye giriş sınavlarında soru sayılarının düşürülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Hüseyin Turoğlu
Ortaöğretim coğrafya müfredatı, öğrencilere; içinde yaşadığı mekânla doğru ilişkiler kurabilme, yaşadığı hayatı doğal, sosyal, kültürel, ekonomik vb. boyutları ve her yönü ile bütüncül bir biçimde anlayabilme, ilişkilendirebilme yeterliliklerinin kazandırılması, coğrafi özelliklere ait koruma/kullanma, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı, doğal tehlikeler ve etkilerini anlama, değerlendirebilme mantığının kazandırılması, öğrenciyi yaşama hazırlama, hayatı öğretme, öğrendiklerini kullanma gibi temel eğitim ve öğretim hedefli olmalıdır. Bu yeterliliklerin kazandırılması, ülkedeki her bireyin hayata bakış açısı, doğal ortam insan ilişkisi ve toplumsal menfaatler perspektifinde değer yargılarını ve doğruluk normlarını şekillendirecektir.
Dikkatle bakıldığında; gerek ulusal ve gerekse küresel konuların ve problemlerin kökeni ya da bileşenlerinin çoğunlukla coğrafya temelli olduğu görülür. Bu konuları anlayan, analiz eden, sonuç ve bulguları ilişkilendirerek çözümler üreten, öngörüler yapabilen coğrafyacılara, ya da coğrafi bakış açısına sahip, bu gözle görebilen, anlayabilen yaşamında kullanabilen farklı meslek gruplarındaki vatandaşlara, ülkemiz menfaatleri için ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç ve gerçek eğer anlaşılamaz ve ulusal anlamda hazırlıklı olunmaz ise gelecekte çok daha büyük eksikliği hissedilecek, ulusal ve uluslararası stratejik kayıpların gizli sebebi olacaktır. Bu yüzden, ülke menfaatleri için ilköğretimden başlayan ve orta öğretimde de devam eden bir coğrafya eğitimi ve öğretimi hassasiyeti önemsenmelidir. Ancak son 20 sene mercek altına alınırsa, ortaöğretimdeki coğrafya eğitim ve öğretiminde önemli değişiklikler olduğu ve bu değişikliklerden, yukarıda değinilen hassasiyetlerin ve değerlerin farkında olunmadığı, coğrafya dersinin giderek göz ardı edilme eğilimi anlaşılmaktadır.
Ortaöğretim programında, 2005 yılında kapsamlı bir değişiklik gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklikte; coğrafya dersi haftada, 9. sınıfta 2 saat zorunlu, 10, 11 ve 12. sınıflarda 2 saat zorunlu ve 4 saat seçmeli olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu ders saatleri; 2018-2019 eğitim-öğretim yılından itibaren, MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 19/02/2018 tarihli ve 56 sayılı “Ortaöğretim Kurumları Haftalık Ders Çizelgesi” konulu kararı ile Anadolu Liselerinde ve Fen Liselerinde Coğrafya dersi 9 ve 10. sınıflarda 2 şer saat ortak (zorunlu) ders, 11 ve 12. sınıflarda ise seçmeli ders olarak yeniden düzenlenmiştir. Sosyal Bilimler Liselerinde ise coğrafya derslerine 9, 10, 11, 12. sınıflarda haftada 2 şer saat olarak ortak (zorunlu) ders grubunda yer verilmiştir.
1999-2019 yılları döneminde üniversiteye giriş ve yerleştirme sınavlarında sık sık sistem değişikliği yapılırken, aynı zamanda sınavlarda sorulan coğrafya sorularının sayılarında da değişiklikler gerçekleştirilmiştir. 2010-2012 yılları döneminde, YGS+LYS sınavlarında toplam 500 sorunun 54 tanesi coğrafya sorusu (%10,8) olarak yer alırken, 2018-2019 yılları döneminde TYT+AYT sınavlarında toplam 280 sorunun 22 tanesi coğrafya sorusu (%7,9) olarak yer almıştır. Uygulanmakta olan soru dağılımında Temel Yeterlilik Testi (TYT) sınavında 120 sorunun sadece 5 tanesi (%4,2) coğrafya sorusudur. Alanda Yeterlilik Testi (AYT) sınavında 160 sorunun ise 17 tanesi (%10,6) coğrafya sorusudur.
Öğrenciler ve hatta veliler için; üniversite seçme sınavlarına hazırlık niteliği taşıyan ortaöğretim programındaki coğrafya dersi sorularının sayısal ve oransal olarak bu seviyelere azaltılması coğrafya derslerine olan ilgiyi ve gereklilik algısını azaltmaktadır. Hatta öğrencilere ve veliler, coğrafya dersine çalışarak zaman harcamayı gereksiz görmektedir. Çünkü yeni sistemde coğrafya sorusu cevaplamaksızın da bu sınavlarda başarılı olabilmektedirler. Hatta bazı özel okulların, sistemin bu yapısı nedeni ile gayrı resmi de olsa coğrafya ders saatlerini farklı dersler için kullandıklarını da duymaktayız.
Gerek ortaöğretimdeki coğrafya ders saatlerinin ve gerekse üniversite sınavlarındaki coğrafya soru sayısının azaltılması, ayrıca orta öğretim coğrafya ders, kapsam ve içeriğinde yapılan değişiklikler dikkat çekicidir. Bu değişiklikler coğrafya eğitimi ve öğretiminin ortaöğretim içindeki payının küçültülmesi, dersin önemsizleştirilmesi algısını ve kanaatini oluşturmaktadır. Ayrıca; ortaöğretim coğrafya programı hakkında karar vericiler ve diğer ilgililerin, coğrafya eğitimi ve öğretimi hakkındaki vurgulanan önemine ait farkındalığının da tartışılır olduğuna işaret etmektedir.
- Sinan Kütük
Mevcut coğrafya bölümlerinde okuyan öğrenciler ve bu bölümden mezun olanlar için neler tavsiye edebilirsiniz? Kendilerini bu alanda en iyi nasıl geliştirmeliler ve kariyerlerinin rotasını nasıl belirlemelidirler?
- Hüseyin Turoğlu
Coğrafya bölümünü bilerek ve isteyerek tercih eden ve kendine coğrafya ile ilgili gelecek planlayan bir öğrencinin, lisans eğitiminin ilk yılını tamamladığında, coğrafya içindeki kendi ilgi alanına yönelik bir yol belirlemesi ve o alana yönelik gelecek 3 yılını değerlendirmesinin doğru olduğunu düşünüyorum.
Coğrafya; yelpazesi çok geniş bir bilim dalıdır. Coğrafya bilim dalının tüm konularında bilgi sahibi olabilirsiniz. Ama uzmanlaşmak başka bir şeydir ve özeldir. Herkes, her konuda bilgi sahibi olabilir. Ama herkes her konuda uzman olamaz. Ve coğrafya bilim dalının her konusunda uzman olmanın, istisnalar hariç, kolay bir şey olduğunu düşünmüyorum. Aksi fikre sahip olanların; bilgi sahibi olmak ile uzman olmayı karıştırıyor olmaları gerekir.
Coğrafya bölümü öğrencileri ve mezunlarına önerim; tabii ki coğrafyanın her konusunda mümkün olduğunca iyi düzeyde bilgi sahibi olmaları ama hiç değilse coğrafyanın bir konusunda da uzmanlaşmalarıdır. Uzmanlaşma olmaz ise coğrafyanın tüm konularında ne kadar iyi olursanız olun, bu birikiminizin ve yeterliliğinizin bilgi sahibi olmaktan öteye gitmesi çok zordur. O zaman herkesten bir farkınız olmaz. Herkes gibi olursunuz. Eğer coğrafyanın bir konusunda uzmanlaşırsanız, o zaman herkesten farklı olursunuz. Çünkü herkesin bilmediği bir şeyleri biliyor, herkesin yapamadığı bir şeyleri yapıyor, herkesin göremediği şeyleri görüyor olacaksınız. İşte “işin sırrı” burada. Bunu başardığınızda; siz insanların yaşam kalitesine katkı yapabilirsiniz, yaşamlarındaki bir problemine çözüm üretebilirsiniz, toplumun refah seviyesinin yükselmesine katkıda bulunabilirsiniz. Bunları yapar hale geldiğinizde toplum sizi tanır, size ihtiyaç duyar, sizden coğrafya çalışmalarına, uzmanlık alanınıza ait iş taleplerinde bulunur, diğer bilim dalı mensupları sizinle işbirliği yapmak ister.
“Coğrafya bölümü mezunları, şu işleri yapar”, “şuralarda çalışır”, “şu işler coğrafya bilim dalının işleridir” demekle öyle olmaz. Siz bu işleri gerçekten güncel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapabilecek yeterliliklere sahipseniz ve bunları icra ederek gösterebiliyorsanız o zaman bu işler sizin yapacağınız işler olur. Bu da uzmanlaşma ile mümkündür. Bunun için de başta da söylediğim gibi tabii ki coğrafya bilim dalının konuları hakkında bilgi sahibi olunması önemlidir, bunu da yapmalısınız. Ama sadece bunu yapmak sizi aranılan, ihtiyaç duyulan kişi yapmaz. Eğer 4 yıl boyunca eğitimini aldığınız coğrafya bilim dalına ait konularda çalışıp hayatınızı kazanmayı hedefliyorsanız, sadece dersleri takip ederek bunu başaramazsınız. Coğrafya bilim dalı içindeki ilgi alanınızı belirlemeniz, ders zamanlarınızın dışında bu konular için araştırmalar yapmanız, yayınlar okumanız, güncel gelişmeleri takip etmeniz, hayatın içindeki coğrafya konularını sorgulamanız ve ilgilenmeniz, coğrafya bilim dalına yakın diğer bilim dalları ile bilgi birikim paylaşımı imkânlarını araştırmanız gerekir. Coğrafya bölümü öğrencilerine son sözüm; kısacası, kendinizi yetiştirmeniz gerekir. Kendiniz için başkalarının bir şeyler yapmasını beklemeniz büyük hata olur. Kendinize sadece siz; doğru kararlar alarak ve doğru işler yaparak yardım edebilirsiniz.
[1] İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü
[2] İstanbul Üniversitesi, Fiziki Coğrafya ABD Yüksek Lisans Öğrencisi