TIBBİ JEOLOJİ VE TIBBİ COĞRAFYA:

TÜRKİYE’DE TIBBİ JEOLOJİK UNSURLAR VE HALK SAĞLIĞI

Dr. Eşref ATABEY [1]

Jeolojik olarak, Türkiye’nin bulunduğu Anadolu levhası, Afrika-Arabistan levhaları ile Rusya-Avrupa levhaları arasında sıkışmış bir halde kalmıştır. Bu sıkışma ve tektonizmayla Anadolu’da Toroslar ve Doğu Anadolu bölümünde yükselmeler olmuştur. Yükselmeyle beraber Doğu Anadolu plato haline gelmiş, Batı Anadolu’da denize dik sıradağlar ve aralarında ova rejimleri gelişmiştir. Anadolu’nun birçok yerinde faylar ve kırıklara bağlı derinlerden gelen magma ve sıcak mineralli suların etkisiyle çok çeşitli mineral zenginleşmeleri olmuştur.

Levha hareketleri, tektonik işlevler, Türkiye’ye birçok kaynak kazandırmasının yanı sıra, bu alanı tektonik olarak karıştırarak, çok kısa mesafelerde değişik bileşimli fasiyeslerin, katmanların, yapıların yan yana, alt alta, içi içe geçmesine neden olmuştur.

Berlin’den yola çıkıp Paris’e kadar arabayla gitsek ve belirli yerlerden toprak ve canlı örnekleri alsak, Berlin ile Paris çevresi jeolojisi ve biyolojik bileşiminin çok az değiştiğini görebiliriz.

Bu değişme Türkiye’de yan yana yer alan Trabzon ile Gümüşhane illerindeki değişmenin onda biri bile değildir. Ne jeolojisi ne buna bağlı biyolojik bileşimi ne de iklimsel faktörleri birbirine benzer.

Bunun bilimsel açılımı ne demektir? Trabzon’da yapılacak tıbbi jeolojik araştırmalarla Gümüşhane’dekilerin birbirinden farklı olmasıdır. Birine uygulayacak yöntem, diğerine uygulanamaz.

Her bölge hatta her il hatta her köy ve yerleşim yeri için ilk olarak belirli kriterleri tespit etmemiz gerekecektir. Bunların başında yaşam için en önemli olan hava ve su, bunlara bağlı olarak toprak yapısı olacaktır. 

Bu topraklar o denli karışmıştır ki, birbirlerine komşu köylerde bile içme suyunun biri granit ya da serpantin kayaçlardan, diğerinde kireçtaşı kayaçlarından, bir diğeri kumlu kayaçlardan çıkar ve insan sağlığını farklı şekillerde etkileyen unsurlar içerir.

Bu farklılaşmalar birçok hastalıkların da oluşmasının nedenidir. Burada kayaç ve insan sağlığı bağlamında tıp ve jeoloji yani tıbbi jeolojiden söz edebiliriz.

Artan nüfusa, sanayileşme ve plansız kentleşmeye bağlı olarak nefes aldığımız hava, içtiğimiz su ve aldığımız gıdalar kirlenmekte ve yaşam alanlarımız giderek daralmaktadır.

Deprem, sel felaketi, çığ, kaya düşmesi hayatımızın birkaç saniyesinde veya bir kaç dakikasında etkili olurken, asbest, eriyonit, silis gibi mineral tozlarının solunum yoluyla alındığında sağlığı olumsuz etkileri; arsenik, cıva, kurşun, kadmiyum elementleri ile radon gazının zehirleyici özelliği, iyot, selenyum, çinko, demir, mangan, bakır, sodyum, kalsiyum, magnezyum vd. elementlerin azlığı ya da çokluğu insan bedenini doğumdan ölüme kadar etkileyen birer doğal afet konumundadır.

Ülkemiz coğrafyası ve jeolojik yapısındaki çeşitlilik dikkate alındığında, belli yöre ve bölgelerde, insanların kansere yakalanmaları, genç yaşta dişlerinin lekeli-hareli olması ve evlenme çağına geldiklerinde utançlarından ön dişlerini çektirmeleri ve dişlerini çamaşır suyuyla yıkamaları, iskelet yapılarının bozulması, derilerinde fiziksel değişikliklerin ortaya çıkması, boylarının cüce kalması vb. nedenlerle sağlıklarının bozulması bir kader bir yaşam tarzı olarak bilinmekte ve benimsenmektedir. Oysa bunların temel nedenleri arasında toprak, su ve hava yoluyla yaşamımızı etkileyen element ve mineral gibi doğal jeolojik unsurların ve süreçlerin rolü bulunmaktadır.

TIBBİ JEOLOJİ

Tıbbi jeoloji; Kayaçlar, mineraller ve su gibi jeolojik unsurlar ile volkanik püskürmeler, depremler ve tozlar gibi jeolojik süreçlerin çeşitli minerallerin ve elementlerin eksikliğini, organik bileşenlerin taşınmasını, şekil değiştirmesini ve miktarını, insan, hayvan ve bitki sağlığı üzerinde iyi ve kötü yönde etkilerini inceleyen ve doğal jeolojik etmenler ile insan ve hayvan sağlığı arasındaki sorunları ile bu sorunların coğrafi dağılımındaki olağan çevresel etmenlerin etkileriyle ilgilenen bir bilim dalıdır (Atabey, 2005).

Tıbbi jeolojinin konuları soluduğumuz havadaki asbest, eriyonit gibi kanserojen mineral tozları, içme suyunda arsenik ve florür gibi elementlerin sağlığa etkisi (diş ve iskelet florozisi), antropojenik kökenli kirlenmeler, topraktaki iyot ve selenyum gibi elementlerin etkileri, kadınlarda kil yeme alışkanlığı, doğal radyasyonun etkileri ve birçok konu bulunmaktadır.

Jeoloji, çevrenin insan üzerine etkisi çalışmalarında yerini yeni almaya başlamıştır. Jeoloji biliminden, tıbbın ihtiyaçları için çok az yararlanılmıştır.

Kayaçlar ve mineraller binlerce yıldır veba, çiçek hastalığı ve humma gibi hastalıkların tedavilerinde kullanılmıştır.

Hipokrat ‘Havalar, Sular ve Yerler’ adlı eserinde belli koşullar altında suyun ‘demir, bakır, gümüş, altın, kükürt, şap, bitüm ya da güherçile içerenleri gibi termal sular çıkaran topraktan geldiğini’  ve bu suların kullanılamayacağına dikkat çekmiştir.

1996 yılında UNESCO, Uluslararası Bilim Konseyi, İsveç Jeoloji Kurumu, ABD Jeoloji Kurumu ve ABD Silahlı Kuvvetler Patoloji Enstitüsü Uluslararası Tıbbi Jeoloji Çalışma Grubu IMGA kuruldu.

2000 yılında İsveç’te yapılan, IGCP’nin 454 nolu Tıbbi Jeoloji projesi çalıştayında; amaçları, katılımcı ülkeler, yapılan çalışmalar raporu sunulmuş, katılan 32 ülkenin oybirliğiyle Tıbbi Jeoloji tanımı kabul edilmiştir.

İsveç, Tıp Okulları müfredatlarına Tıbbi Jeolojiyi koymaya başlamıştır.

2001 yılından itibaren Uluslararası Bilim Konseyi, İsveç Jeoloji Kurumu, ABD Jeoloji Kurumu ve ABD Silahlı Kuvvetler Patoloji Enstitüsü işbirliğinde kısa kurslar düzenlemiştir.

Tüm dünyaya sunulan bu kursların amacı metal iyonları ile eser elementlerin çevre ve halk sağlığını nasıl etkilediğine ilişkin son bilgileri paylaşmaktır.

Kurs konuları çevresel toksikoloji, çevresel patoloji, jeokimya, çevresel epidemiyoloji ile metal iyonlarının etkisi altında kalmanın sonuçları ve analizden oluşmaktadır.

Ülkemizde 2003 yılında Sağlık Bakanlığı, Kanser Dairesi bünyesinde Ulusal Kanser Danışma Kurulunun bir alt kurulu olan ‘Tıbbi Jeoloji Alt Kurulu’ oluşturulmuştur.

2005 yılında Ülkemizde ilk olarak 1. Tıbbi Jeoloji Sempozyumu yapılmıştır. 2008 yılında Uluslararası Katılımlı Tıbbi Jeoloji Sempozyumu; 2015 yılında Uluslararası Katılımlı Tıbbi Jeoloji ve Mezotelyoma sempozyumu yapılmıştır. Türkiye genelinde 2006-2010 yılları arasında ‘’Tıbbi Jeolojik Unsurlar ve Halk Sağlığı Projesi’’ gerçekleşmiştir. Tıbbi jeoloji alanında yapılan çalışmalar Dr. Eşref Atabey tarafından kaynakçada verilen eserlerde toplanmıştır.

TÜRKİYE’DE JEOLOJİK UNSURLAR VE HALK SAĞLIĞI 

Çevresel ve mesleki akciğer hastalığı nedenlerinden en önemlilerinden birisi soluduğumuz havadaki lifsi asbest mineral tozu ile lifleri ve eriyonit mineral tozudur.

Asbest Tozu ve Akciğer Zarı Kanseri/Mezotelyoma

 Ticari adı ASBEST olan mineral toz ve liflerinin uzun süre solunduğunda akciğer zarı kanserine, mezotelyoma nedeni olduğu bilinmektedir. Asbest yatak ve zuhurları başlıca Eskişehir, Çankırı, Denizli-Bekilli-Çal, Sivas Bölgesi, Hatay Amanos Dağları, Bursa-Orhaneli, Çanakkale-Biga, Çorum ve Amasya Bölgesinde yaygın olarak bulunmaktadır (Atabey, 2009a, 2015, 2017).

Türkiye’de toplam 51 ilde, 106 ilçe sınırları içindeki 237 köy ve mahallede asbest zuhur ve yatakları saptanmıştır. Bunlardan 73’i asbest yatağıdır. Asbest oluşumu için uygun kaya türü bulunmayan 30 ilde asbest yatak ve zuhurları bulunmamaktadır.

Doğrudan asbest maruziyeti altında olan yerleşim yeri köy ve mahalle ile ilçe merkezi toplamı 63’dür. Birçok asbest zuhur ve yatakları köy yerleşim yerleri uzağındadır. Siverek ve Mihalıçcık asbest maruziyeti altındaki 2 ilçe merkezidir. Türkiye’de çevresel asbest riski altındaki toplam nüfus yaklaşık 75.000 kişidir (Atabey, 2015, 2017).

Asbest tozları kanser nedeni olup, Dünya Sağlık Örgütü’nce 1A kanserojen madde grubuna dahil edilmiştir (Barış, 2003).

Eriyonit Tozu ve Karın Zarı Kanseri/Mezotelyoma

 Türkiye’de ikinci risk taşıyan mineral tozları bazı yerleşim birimlerindeki volkanik tüfler içinde bulunan ERİYONİT mineralidir. Eriyonit mineral tozu uzun süre solunduğunda karın zarı kanseri ve mezotelyomaya yol açmaktadır. Bu mineral özellikle Nevşehir bölgesindeki Sarıhıdır, Tuzköy ve Karain köyleri ve yakın çevresinde yoğunlaşmaktadır. Bu bölgede birçok köy yerleşim yerinde bulunan volkanik tüf kayaları içindeki eriyonit minerali tozu maruziyeti devam etmektedir (Atabey, 2009a, 2015, 2017).

Mesleki toz hastalıklarına yol açan unsurların başında kuvars gibi bazı mineral tozları gelmektedir.

Kuvars Tozu ve Silikozis

 Bunlar içinde en önemlisi silikozise yol açtığı bilinen kristal silika tozudur. Özellikle kuvars öğütme değirmenlerinde, kot ağartma işinde çalışanlarda yoğun olarak etkili olmaktadır. Kot ağartmada kuvars tozu kullanımı yasaklanmıştır. (Atabey, 2009a, 2015, 2017).

Kömür Tozu ve Kömür İşçisi Pnömokonyozu

 Kömür tozu uzun süre solumasından akciğerlerde antrakozis denen kömür işçisi pnömokonyozuna yol açmaktadır. Kömür işçileri aynı zamanda silikozis maruziyeti altındadırlar. Zonguldak bölgesindeki kömür madenciliğinde risk oluşturan kömür tozları antrakozis olayı olarak bilinmektedir. Ayrıca kömürlerin çoğu arsenik içermektedir (Atabey, 2009a, 2015, 2017).

Pnömokonyozlar 

 Endüstriyel mineraller ve metalik minerallerin tozlarının akciğerlerde oluşturduğu harabiyete pnömokonyozlar denir.  Demir, alüminyum, mangan, berilyum, talk, kaolen gibi minerallerin tozları pnömokonyoz nedenidir. Demir tozu siderozis, mangan tozu manganozis, alüminyum tozu alüminozis, kaolen tozu kaolenozis, talk tozu talkozis, beril tozu berillozis hastalıklarına yol açmaktadır.

Türkiye’de önemli bir halk sağlığı sorunlarından birisi de içme sularındaki arsenik ve florür sorunudur.

Arsenik

 Sağlık için içme suyunda arsenik derişimi sınırı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1997 yılından beri 10 mikrogram/litre öngörülmüştür. İçme suyu yoluyla uzun süre litrede 10 mikrogram üzeri su tüketildiğinde deri ve mesane kanseri, akciğer kanserine neden olmaktadır. Ülkemizin jeolojik yapısı dolayısıyla doğal arsenik kaynaklarının çokluğu dikkati çekmektedir. Birçok yerin içme suları sınırın üzerinde arsenik derişimine sahiptir. Bunlardan Kütahya Emet-Hisarcık havzası ve Nevşehir ili ile Kırşehir iline bağlı bazı yerleşim yerlerini sayabiliriz (Atabey, 2009b, 2018).

Florür

İçme sularında flor derişimi 0,5 ile 1,5 miligram/litre arası sağlık bakımından gereklidir. Bunun altında ve üstündeki değerler sağlık riski taşımaktadır. İçme suları yoluyla litrede 1,5 miligram sınırın üzerinde su tüketildiğinde diş ve iskelet florozisi olmaktadır. Dişlerde lekelenme, iskeletlerde eğrilme, kamburlaşma olmaktadır. İçme sularında sınırın üstünde flor tespit edilen yerler arasında; Nevşehir-Kızılırmak Vadisi çevresi, Ürgüp Sarıhıdır köyü, Hacıbektaş Killik ve Karaburna köyleri, Kırşehir Kaman ilçesi İmancı ve Bayındır köyleri, Akpınar ilçesi Karaova köyü, Isparta Deregüme ve Yakaören köyleri, Tendürek Volkanı çevresi, Ağrı Doğubayazıt bölgesi ile Eskişehir Beylikova ilçesi Karacaören sayılabilir (Atabey, 2010a, 2018).

İyot 

Su ve besinler yoluyla yeterli iyot alınamadığında zeka geriliği, düşükler, boy kısalığı ve birçok hastalığa yol açmaktadır. Türkiye coğrafyası daha çok dağlık ve platolar şeklindedir. Bu durum iyodun kayaç ve topraklardan kar ve yağmur sularıyla yıkanmasıyla giderilmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla tüketilen besinlerde ve suda iyot azlığı olmaktadır. Niğde, Ankara, Kırşehir ve Kastamonu’nun bazı köylerinde yaşayan halkta guatr hastalığı bakımından dikkate değer bir fazlalık görülmektedir. Bu sorun jeolojik formasyonlardan, toprakta selenyum eksikliği ve mineral içermeyen suların tüketilmesi vb. nedenlerden kaynaklanmaktadır. (Atabey, 2014a, 2018).

Doğal Radyasyon 

Doğal radyasyon sağlık için risk oluşturabilir. Özellikle granitik, siyenit, pegmatit damarlarında, bazı volkanik kayalarda ve altere zonlarda, kumtaşlarında ve bu kayaların kumlarında doğal radyasyon değerleri dikkate değerdir. Bu yerler arasında; Manisa-Köprübaşı, Çanakkale Ezine ilçesi Geyikli sahili, Küçükkuyu ile Ayvacık arasında kalan bazı köy yerleşim alanları, Eskişehir Kaymaz, Beylikova ilçesi Karacaören ve Yozgat-Sorgun sayılabilir. (Atabey, 2014b).

Kadın ve Çocuklarda Kil ve Toprak Yeme Alışkanlığı/ Jeofajia

 Jeolojik yapı dolayısıyla genel olarak ülkemiz toprakları kireçlidir. Kireçli topraklarda özellikle çinko ve demir elementinin toprağa geçişi, dolayısıyla besinlere geçememektedir. Bu durum insanlarda çinko ve demir eksikliği nedeni olmaktadır. Ülkemizin bazı yerlerinde yaşayan özellikle kadınlarda toprak ve kil yeme alışkanlığına bağlı olarak sağlık sorunları yaşanmaktadır. Kadınların her ay özel günlerinde kan kaybetmeleri, çocuk ve kadınların yetersiz beslenmeleri dolayısıyla kil ve toprak yeme alışkanlığı olmaktadır.  Bu olaylar Kırşehir, Hatay, Yozgat, Çankırı, Konya, Ankara’nın bazı yerlerinde yoğun olarak tespit edilmiştir. Bireyler, buz, duvar sıvası, kömür, tebeşir yemektedirler. Bazen de demiri kemirme davranışı göstermektedirler (Atabey, 2010b).

Antropojenik (İnsan Kaynaklı) Etkilenme

 En önemli etki maden çıkarma, arıtma işlemlerinin yapıldığı alanlardaki atıkların yol açtığı asit maden drenajı olayıdır. Gerek işletilmekte olan ve gerekse terk edilmiş maden ocakları çevresinde asidik ortamda kimyasal reaksiyonlar olmakta ve bunun sonucu olarak yer altı suyu, toprak ve besin kaynakları kirlenmektedir.  Konya-Sızma ve Ladik’de kurşun ve cıva, Ödemiş ve Beydağ’da cıva, Ulukışla Maden’de kurşun, Balya’da kurşun, Lapseki Koru Dere’de kurşun, Kütahya-Gümüşköy’de gümüş işletmeleri terk edilmiş ocaklar ve çevresi ile kömür madenleri çevresindeki kuyu ve içme suları kirlenmektedir (Atabey, 2010c, 2018).

Bazı jeotermal santrallarden kaynaklı borlu sıcak sular ile Emet ve Hisarcık bor madenlerinden kaynaklı borlu suların alıcı nehir ve derelere, göllere deşarj edilmesiyle tarım toprakları ve su kaynakları kirlenmektedir.  Davutlar Kaplıcası gibi bazı sıcak su kaynakları radon içermektedir. Karbon dioksite bağlı sağlık riskleri de dikkate değerdir.

Tıbbi Jeoloji bilimi jeolojik unsurlar ve süreçlerin araştırılması yanında, sağlıklı yerleşimler için yer seçiminden, tarımda toprak düzenleyicilerden, mezarlıkların yer seçimine kadar geniş bir yelpazede rolü bulunmaktadır.

Tıbbi jeoloji coğrafya dahil tüm meslekleri ilgilendirmektedir. Tıbbi jeoloji, tıbbi coğrafya ile paralel gelişmiş olsaydı, hastalıkların keşfi ve tedavisi çok daha ileri boyuta varmış olacaktı. Tıbbi jeoloji tanımında geçen ‘’coğrafi dağılım’’ ifadesinden yola çıkarak tıbbi coğrafyadan söz edebiliriz.

 

TIBBİ COĞRAFYA

 

Tıbbi coğrafya; toplum sağlığın üzerindeki etkileri açıklığa kavuşturmak için bir bölgenin vakalarını, sıklığını ve bu hastalıkların küresel dağılımını çalışmaktır.

Tıbbi jeoloji ile Tıbbi Coğrafyanın tanımı, çalışma konuları ve yöntemlerinde bir farklılık olmamaktadır. Tıbbi jeolojinin kayaçların mineralojisi, jeokimyası, toprak yapısı, bileşenleri ve suyun kimyası konularındaki çalışmalarda belki Tıbbi Coğrafyadan ayırabiliriz.

Tıbbi jeolojinin ve tıbbi coğrafyanın kökleri 2500 yıl öncesine dayanır. Rusya’da 18.yüzyılda tıbbi coğrafya çalışmaları başlatılmıştır.  Mineralli suların, şifalı bitkilerin, faydalı minerallerin ve zehirli hayvanların özelliklerini işleyen birçok eser yazılmıştır. N.R. Toropov (1864’den Komatina 2004) ‘’Bir hastalığı önleyebilmek için her şeyden önce neden ve nerede ortaya çıktığını bilmek gerekir’’ diye belirtmiştir. Burada ‘’nerede’’ sorusunun yanıtı tıbbi coğrafyanın konusudur. 1863’de Rusya’da Tıbbi Coğrafya Dairesi kurulmuş, konusu ve görevleri şöyle tarif edilmiştir.

Tıbbi coğrafyanın, tıp ve coğrafya bilimlerinin kesişme alanında yer alan bağımsız bir bilim olarak değerlendirilmesi,

Tıbbi coğrafyanın konusunun, belli bir yöredeki doğal ve sosyo-ekonomik faktörlerin, toplum sağlığının, hastalık vakalarının oluş sıklığı ve vakaların coğrafi dağılımı üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerini yönlendiren kurallar sistemi olduğunu tanımlanması. Bu tanımlama aynı zamanda Tıbbi Jeoloji tanımlaması da olmaktadır.

1962’de ilk bilimsel tıbbi coğrafya kongresi, 1965’de ikincisi, 1968’de üçüncüsü, 1973’de dördüncüsü, 1979’da beşincisi, 1983’de altıncı, 1987’de yedinci ve 1991’de sekizinci kongre yapılmış. 1977’de 78 adet tıbbi coğrafya atlası ve haritası basılmıştır. 1991 yılında yapılan kongrede;

Farklı bölgelerin ekolojik koşullarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesinde temel tıbbi coğrafya araştırmalarının rolü,

Tıbbi coğrafya araştırma sonuçlarından hastalıkların önlenmesinde yararlanılması, toplum sağlığı programlarında tıbbi coğrafya araştırmaları konuları ele alınmıştır.

Rusya’da tıbbi coğrafya alanında ilk ders 1969 yılında verilmiş.1970-1984 yılları arasında 149 lisans tezi, 139 yüksek lisans tezi, 9’u hastalık ekolojisi, 1’i beslenme açlık konusu, 51 doktora tezi kabul edilmiştir.

Büyük Britanya’da Tıbbi coğrafya araştırmaları 18. Yüzyıl sonunda başlamış. 1791’de tropikal ülkelerin ikliminin insan sağlığı üzerine etkileri araştırılmış (J. Lind, 1791’den Komatina, 2004). Sonraki yıllarda coğrafi ortamın çeşitli bileşenleri ile insan hastalıklarının dağılımı arasındaki bağ araştırılmıştır (J. Forbes, 1834’den Komatina, 2004).

Fransa’da 18.yüzyılda patoloji, iklime uyum ve doğal koşulların insan sağlığı üzerindeki etkileri ortaya konmuştur.

Almanya’da F. Hoffmann (1705), ‘’hastalıkları endemik ve epidemik’’ olarak ayırmış; hastalıkları yörelerin coğrafi koşullarına, beslenme özelliklerine ve belirli bölgelerde yaşayanların yaşam biçimlerine dayandırmıştır.

Çin’de 1960’lı yıllarda ortamdaki selenyumdan kaynaklanan hastalıklar, endemik guatr, florozis ve diş çürümelerine ilişkin araştırmalar yapılmıştır (Yu Zhihen, 1987’den Komatina, 2004).

1976, 1977, 1982 ve 1985’de Prag’da toplanan tıbbi coğrafya sempozyumuna coğrafyacılar, jeologlar, doktorlar, biyologlar, haritacılar vd katılmıştır.  

Soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun ve aldığımız gıdaların temiz ve kaliteli olması sağlığımız için gereklidir. Bazı kayaç ve minerallerin, soluduğumuz havadaki tozların, içtiğimiz sudaki elementlerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılması, bunların coğrafi dağılımlarının ve çözüm önerilerinin ortaya konmasında Tıbbi Jeolojik ve Tıbbi Coğrafya çalışmalarının önemi oldukça fazladır.

Yerleşim alanları ve buna bağlı yaşam kalitesinin yükseltilmesi sürecinde, afet güvenliği ve sağlığın korunması, “Tıbbi Jeoloji/Tıbbi Coğrafya” sorunlarının doğal tehlikeler arasında yer aldığı bilinciyle; ülke genelinde “Tıbbi Jeoloji/Tıbbi Coğrafya Tehlike Haritalarnın” hazırlanması ve konuya ilişkin çalışmalarda eşgüdüm sağlanarak Tıbbi Jeoloji Risk Yönetiminin geliştirilmesi; imar-afet-çevre ve sağlık üzerine mevcut yasaların bu bilinç temelinde gözden geçirilerek, ihtiyaçlar temelinde düzenlenmesi gerekmektedir.

 

KAYNAKLAR

Eşref Atabey. 2021. Su Damlası. 1.Baskı, Haziran 2021.228s. ISBN 978-625-7647-

Eşref Atabey. 2021. Elementler ve Sağlık, Sarmal Kitabevi. 491s. 1.Baskı, Mayıs 2021. İstanbul. ISBN 978-625-7647-42-7

Eşref Atabey. 2021. Gençler için Deprem ve Tsunami, Sarmal Kitabevi. 167s. 1.Baskı, Mayıs 2021. İstanbul. ISBN 978-625-7647-38-0

Eşref Atabey. 2021. Yer kökenli Tehlikeler. Doğa ve Antropojenik Tehlikeler-1, Sarmal Kitabevi. 151s. 1.Baskı, Mayıs 2021. İstanbul. ISBN 978-625-7647-39-7.

Eşref Atabey. 2021. İklimsel ve Biyolojik Tehlikeler. Doğa ve Antropojenik Tehlikeler-2, Sarmal Kitabevi. 231s. 1.Baskı, Mayıs 2021. İstanbul. ISBN 978-625-7647-41-0

Eşref Atabey. 2021. Sosyolojik ve Teknolojik Tehlikeler. Doğa ve Antropojenik Tehlikeler-3, Sarmal Kitabevi. 214s. 1.Baskı, Mayıs 2021. İstanbul. ISBN 978-625-7647-40-3

Atabey, E. 2018. Suyun Hikayesi. 615s. Asi Kitap: 65, Araştırma: 45,1. Baskı Şubat 2018. ISBN: 978-605-9331-87-6 İstanbul.

Atabey, E. 2017. Mineral Dusts and Health. 296p. Lambert Academic Publishing. ISBN:978-622-2-07140-6. Düsseldorf-Germany.

Atabey, E. 2016. Kütahya ili Tıbbi Jeolojik Unsurları ve Halk Sağlığı. Kütahya Belediyesi Kültür yayınları. ISBN: 978-6056-1056-7-8. Kütahya.

Atabey, E. 2016. Niğde ili Tıbbi Jeolojik Unsurları ve Halk Sağlığı. Niğde Belediyesi Kültür yayınları. Niğde.

Atabey, E. 2015.Türkiye asbest haritası (Çevresel asbest maruziyeti akciğer kanseri-mezotelyoma). Tuberk Toraks 2014;63(3):199-219

Atabey, E. 2015. Elementler ve Sağlığa etkileri. Hacettepe Üniversitesi Mezotelyoma ve

Medikal Jeoloji Uygulamave Araştırm Merkezi yayın No:1. ISBN: 978-605-66516-0-4.

Atabey, E. 2015. Kapadokya Tıbbi Jeoloji-Mezotelyoma (Aksaray-Niğde- Nevşehir-

Kırşehir). Hacettepe Üniversitesi Mezotelyoma ve Medikal Jeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi yayın No: 2. 107s. ISBN: 978-605-65516-1-1.Ankara.

Atabey, E. 2015. Eskişehir ili Tıbbi Jeolojik Unsurları ve Halk Sağlığı. Eskişehir Belediyesi Kültür yayınları. ISBN: 978-605-9120-02-9. Eskişehir.

Atabey, E. 2014. İyot Elementinin Doğada Bulunuşu ve İnsan Sağlığı İçin Önemi. MTA Yerbilimleri ve Kültür serisi-11. 87s. ISBN: 978- 605-5310-65-3.

Atabey, E.  2013. Nevşehir İli Tıbbi Jeolojik Unsurları ve Halk Sağlığı. Nevşehir Belediyesi yayınları. 399s. ISBN: 9944-5633-7-6

Atabey, E.  2013. Muğla ili Tıbbi Jeolojik Unsurları ve Halk Sağlığı. Muğla Belediyesi Kültür yayınları-13. ISBN: 978-9944-5574-9-8. Muğla.

Atabey, E. 2013. Türkiye’de Doğal Radyasyon Kaynakları ve Tıbbi Jeolojik Etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür serisi-10. ISBN: 978-605-5310-60-8. 158s. Ankara.

Atabey, E. 2010a. Türkiye’de İçme Suyunda Flor ve Etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 9, 100s. ISBN: 978-605-4075-80-5.

Atabey, E. 2010b. Türkiye’de Kil ve Toprak Yeme Alışkanlığı (Jeofajia)-Topraktaki Organizmalar (Patojenler)-Pekmez Toprağı ve Sağlık. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 8, 121s. ISBN: 978-605-4075-81-2.

Atabey, E.  2010c. Türkiye’de İnsan Kaynaklı Unsurlar ve Çevresel Etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 7, 286s. ISBN: 978-605-4075-77-5.

Atabey, E. 2009a. Türkiye’de Asbest, Eriyonit, Kuvars ve Diğer Mineral Tozları ve Etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 6, 191s. ISBN:978-605-4075-44-7.

Atabey, E. 2009b. Arsenik ve Etkileri. MTA, Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 3, 91s.

Atabey, E. 2008. Uluslararası Katılımlı Tıbbi Jeoloji Sempozyum Kitabı. (Ed: Atabey, E.). YMGV Yayını ISBN: 978-975-7946-33-5,

Atabey, E. 2006. 1. Tıbbi Jeoloji Sempozyum Kitabı, (Ed: Atabey, E.) TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayınları.95. ISBN: 9944- 89-076-6. Ankara.

Atabey, E. 2005. Tıbbi Jeoloji. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası yayınları: 88, 210s.

Atabey, E. 2004. Kapadokya’nın tarihi, jeolojik özellikleri ve insan sağlığı üzerine etkileri (Karain-Sarıhıdır-Tuzköy örneği) Teknik Gezi Kitabı. JMO Teknik Geziler Serisi-2, 35s.

Barış, Y. İ., 1987. Asbestos and erionite related chest diseases, Semih Ofset Matbaası, 1987. Ankara

Barış, Y. İ. ve Atabey, E. 2009. Türkiye’de Mesleksel ve Çevresel Hastalıklar, Köseleciler 1933, Bursa: Magic Digital Center. 221s.

Demirsoy, A. 2019. 2035 Sonun Başlangıcı. Asi Kitap. 2.Baskı. 179s. İstanbul

Komatina, M. M. 2004. Medical Geology Effects of Geological Envronments on Human Health. Developments in Earth and Environmental Sciences-2, Elsevier.

Toropov, N. I. 1864. Opit medicinskoj geografu otnositeljno peremezajuscihsja lihoradek.SPb. 416p.

[1] Jeoloji Yüksek Mühendisi, Tıbbi Jeoloji Uzmanı